tag:blogger.com,1999:blog-6515995802526202762024-03-04T22:49:27.922-08:00Okuyan MuggleGözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.comBlogger401125tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-85904136997721427172023-03-25T04:44:00.001-07:002023-03-25T04:44:06.941-07:00Dünya Sonu Savaşı / Mario Vargas Llosa | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZpK7obu9WN78wn7A9-HUs7c9Z97yOvQgzXGT0EMr0OL49OAl2dxtJVvmXKAAL11D_KFsyTGL_WxffDXB4VHuULaidNEG7k05CNnRc9_1ar6hp-mmULSdXasuIox4w4z_FW2JTBc8PmLQbaTlBHM8Mf7khLltWN5shCOm1HjUlig0n_1VAd9ZFWtOy_A/s2048/WhatsApp%20Image%202023-03-25%20at%2014.15.14.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="2048" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZpK7obu9WN78wn7A9-HUs7c9Z97yOvQgzXGT0EMr0OL49OAl2dxtJVvmXKAAL11D_KFsyTGL_WxffDXB4VHuULaidNEG7k05CNnRc9_1ar6hp-mmULSdXasuIox4w4z_FW2JTBc8PmLQbaTlBHM8Mf7khLltWN5shCOm1HjUlig0n_1VAd9ZFWtOy_A/w400-h400/WhatsApp%20Image%202023-03-25%20at%2014.15.14.jpeg" width="400" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Hiç aklında yokken okuduğu kitaplar güzel çıkınca nasıl mutlu oluyor insan!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Dünya Sonu Savaşı gerçekten yakın zamanda okumayı düşündüğüm bir kitap değildi. Miyop beni dürtmese bir süre daha beklerdi kitaplıkta okunmayı. O dürtünce ben de "tamam, hadi." dedim. İyi ki demişim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Kitabı anlatmaya beni şaşırttığını söyleyerek başlamak istiyorum. Ama farklılığı ile değil, aslında tam da çok iyi bildiğimiz şeyleri anlatıyor oluşuyla. Adından ve konusunda ben biraz büyülü gerçekçiliğin yoğun olduğu, ağırlıklı olarak distopik, belki ucundan biraz fantastik bir roman okumayı bekliyordum ama Dünya Sonu Savaşı bence tarihi bir roman niteliğinde. Zaten başlangıç noktasını gerçek bir olay olan <span style="background-color: #fcff01;">"Canudos Savaşı'ndan"</span> alıyor. Her şeyin merkezinde olan Vaiz gerçekten yaşamış bir kişi. Daha doğrusu romandaki savaş gerçek bir savaş, Llosa kurgu (?) karakterlerle bu savaşı gerçekçi ve sade bir dil, etkileyici bir anlatımla hikayeleştirmiş. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Brezilya'da cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından (1889) cumhuriyetin getirdiği, yeni metrik sistem, resmi nikah, yönetimde laiklik ilkesinin benimsenmesi gibi yeniliklere karşı çıkan, cumhuriyetin "Deccal" olduğunu iddia eden bir <span style="background-color: #fcff01;">Vaiz </span>köy köy dolaşıp bu düşüncesi doğrultusunda vaaz verip kendine mürit topluyor. Peşine taktığı müriteriyle sonunda Canudos denen bir köye yerleşiyor ve sonrasında onun düşüncelerini duyup etkilenen herkes akın akın bu köye gelip onun liderliği altında yaşamaya başlıyor. Buraya gelen insanlar arasında eskiden <span style="background-color: #fcff01;">katil, hırsız, tecavüzcü</span> olanlar da var. Gelip Vaiz'in telkin ettiği hayat tarzını kabul ettiklerinde günahlarından arındıklarına ve Cennet'e hak kazandıklarına inanan bu insanlar Vaiz ne derse yapmaya, öl dese ölmeye hazır insanlardır. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Merkezi yönetim ise iktidarına bu şekilde baş kaldırmış bir köyün varlığını sürdürmesine elbette izin vermek istemiyor. Sahip olduğu bütün güçle bu köye saldırıyor. Dünya Sonu Savaşı işte bu savaşı anlatıyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Olanları yalnız Canudos'luların değil cumhuriyetçilerin, hatta arada kalmışların ve hiç taraf olmayanların perspektifinden okuyoruz. Çok fazla karakter var, akılda tutması başta zor olsa da bir süre sonra okudukça hikayeleri ile birlikte karakterler ete kemiğe bürünmeye başlıyor. Karakterlerin sayıca çok olmasının romana kattığı önem ise <span style="background-color: #fcff01;">çeşitlilik </span>teşkil ediyor olmaları. Bu çeşitli karakterle farklı fanatizm türlerini görüyor ve aslında bir şeye, herhangi bir şeye körü körüne bağlı olma durumunun tek bir şey için, mesela yalnız din için geçerli olmadığını, herhangi bir şeyi ilahlaştırmanın ve onu tabu haline getirmenin insanı yıkıma nasıl götürdüğüne şahit oluyoruz. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Bu bağlamda insanı sorgulamaya iten bir kitap. Bizim tarihimizde de bu tür olaylar var; cumhuriyet sonrası devrimlerine karşı <span style="background-color: #fcff01;">"din elden gidiyor"</span> sloganıyla çıkan isyanlar, bu isyanların bastırılması, insanların devrimleri içselleştirememesi yüzünden ortaya çıkan toplumsal sorunlar, sınıfsal ayrışmalar vs. vs. Kitabı sürekli bunları düşünerek, bildiklerimi ve bunlar üzerindeki görüşlerimi sorgulayarak ve bilmediklerimi merak ederek, öğrenmek isteyerek okudum. Bu açıdan bana bir şeyler kattığını düşündüğüm bir kitap oldu Dünya Sonu Savaşı. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Uzunluğu göz korkutsa da bence okuması zor bir kitap değildi. Sadece karakter çeşitliliği ve dolayısıyla iç içe geçmiş hikayeler ağı nedeniyle biraz dikkat gerektiriyor. Bir de bana son çeyrekte tempo biraz düşmüş gibi geldi ama bunun sebebinin bu kısımdaki <span style="background-color: #fcff01;">canlı savaş tasvirleri</span> olduğunu düşünüyorum. Hazmetmesi, okunması kolay sayfalar değillerdi çünkü. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Kısacası dikkatle ve çok uzun süreye yaymadan okunması gereken bir kitap. Ben kitabı 1 ayda bitirdim, işe başlamama filan denk geldiği için eskisi kadar verimli okuyamadım. Daha kısa sürede ve daha rahat bir zamanda okuyabilsem eminim daha çok keyif alırdım. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Ayrıca yazara başlangıç kitabımdı. Her kitapta farklı bir Llosa gördüğümüzden bahsetmiş okurları, o yüzden bu kitaba dayalı herhangi bir beklenti ve yargı oluşturmadan merak ediyorum yazarın diğer kitaplarını. </span></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-87732005626076311292023-01-21T23:59:00.000-08:002023-01-21T23:59:45.428-08:00Xenogenesis Üçlemesi 3: İmago / Octavia Butler | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikwyKtwVhzy2PHxsaB47E6qa_ea5mZe07RkIPEJ-kFWFkemKYQtyNig6lkno0TdDmGoXaUfe4OixQ6Zkc_2Hh5j1c02DBDo6YLcEFCnJqewxV16pNKq0Msm5uxv38RbK3Ie6UbB9w8op9AsRw0XH-n8Ca8P95gN6aT6mr8olYPlsjduaOxAB03dGL4gg/s1600/WhatsApp%20Image%202023-01-22%20at%2000.01.56.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1386" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikwyKtwVhzy2PHxsaB47E6qa_ea5mZe07RkIPEJ-kFWFkemKYQtyNig6lkno0TdDmGoXaUfe4OixQ6Zkc_2Hh5j1c02DBDo6YLcEFCnJqewxV16pNKq0Msm5uxv38RbK3Ie6UbB9w8op9AsRw0XH-n8Ca8P95gN6aT6mr8olYPlsjduaOxAB03dGL4gg/w346-h400/WhatsApp%20Image%202023-01-22%20at%2000.01.56.jpeg" width="346" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Bilim Kurgu Kitap Kulübü ile kasım ayında okumaya başladığımız <span style="background-color: #fcff01;">Xenogenesis Üçlemesi</span>'ni, bu ay son kitabı olan İmago ile bitirdik. İmago'da bizi yine başka bir karakter karşıladı. Önceki kitapta yaşananların üzerinden bir süre geçmişti ama düzen ve ilişkiler konusunda pek de bir şey değiştiği söylenemezdi. Yine de <span style="background-color: #fcff01;">beklenmedik şeyler</span> de olmuyor değildi.</span></p><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Bu sefer hikayeyi bizzat bir karakterin bakış açısından okuyoruz. Anlatıcımız Jodahs olanları birinci ağızdan aktarıyor. Bununla yazar okurun, farklı ve henüz oluşmaması gereken bir tür olan Jodahs'ın tecrübe ettiklerini (hem davranışsal hem de duygusal/düşünsel tecrübelerini) onunla yakından paylaşmasına olanak sağlıyor. Aslında böylece onunla kurduğumuz <span style="background-color: #fcff01;">empati derecesini</span> de artırmayı amaçlıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Jodahs kimsenin beklemediği ve hazır olmadığı bir tür: cinsiyeti ooloi olan bir insan/oankali melezi. Ooloi, Oankalilerin üçüncü ve insanın anlamakta en çok zorlandığı cinsiyet türü. Bu cinsiyetin zor anlaşılmasının ve diğer cinsiyetlerden daha agresif bir tepkiyle karşılaşmasının sebebi insanın düşünce şeklinin, algısının ve yargılarının hep ikili <span style="background-color: #fcff01;">toplumsal cinsiyet rollerinin</span> etkisi altında olması (ki bu tema önceki kitaplarda da işlenmişti). Ooloi insan ve oankali çiftleşmesi ve üremesinde en kilit rolü oynuyor, iki tür ooloi olmadan üreyemiyor. Böylesine önemli ve karmaşık türden olan bir karakterin hikayesini (hele türünün ilk örneği olduğunu düşünürsek) onun kendi perspektifinden aktarmak bu yüzden yerinde bir seçim olmuş.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Oankalinin, özellikle de ooloiların ne denli manipülatif olduğunu bir kez daha, daha net bir şekilde gördük. Yaşam ve üreme odaklı var oldukları iddiası insan iradesini hiçe saymak için bir gerekçe değil. İhtiyaçları söz konusu olduğunda doğru olanın bu olduğunu var sayarak insanları bir şekilde (onların rızasını almaya gerek görmeden) kendilerine bağımlı hale getirmelerini okumak gerçekten rahatsız ediciydi. İnsanın felaketi <span style="background-color: #fcff01;">hiyerarşik düşünce yapısı</span>ysa eğer, Oankalininki de bence bu: sahip oldukları güçle belki pasif ama etkili bir <span style="background-color: #fcff01;">zorbalık</span> ortaya koymak. Zarar vermediklerini iddia ederek insanları kendi oluşturdukları alternatifleri seçmeye zorlamak. </div></span><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Ortada seçim olması insanın özgürlüğe sahip olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki. Tecrübeyle sahip, biliyoruz.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Kısacası bu yüzden, Jodahs özelinde ooloilerin insan iradesini yok sayıp doğru olduğunu varsaydıkları şekilde onları kendilerine bağlamaları yüzünden karaktere karşı bir sempati beslemek sömürgeci güçlere, <span style="background-color: #fcff01;">sömürgeci psikolojiye</span> karşı sempati beslemek kadar zor. Ki bana kalırsa Butler'ın kurduğu paralel tam olarak bu. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Anlatımın bu yönden etkileyici olması dışında İmago beklentimin altında kalan bir kitap oldu. Serinin genel olarak ele aldığı temalar diğer iki kitapta daha yoğun bir şekilde, akıcı ve merak uyandırıcı bir hikaye içinde işlenmişti zaten. Bu kitapta ise tempo radikal bir şekilde düşmüş, hikaye tahmin edilir şekilde ilerlemişti ve yazar bence bu kitapta okuruna üzerine düşünecek, kafa yoracak yeni şeyler sunmamıştı. Dediğim gibi zaten ele alınmış temalar bu sefer daha silik bir şekilde yine karşımızdaydı ama daha ön planda olan yeni ve farklı bir tür olan <span style="background-color: #fcff01;">Jodahs'ın dönüşümü ve bunun getirdiği ihtiyaçlardı.</span> Yukarıda bahsettiğim bu sömüren/sömürülen ikiliğini ve psikolojisini de diğer kitaplarda görmüştük zaten, tekrar etmişti, yeni bir şey yoktu.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Bir de sonunun daha etkileyici, akılda kalıcı olmasını isterdim. Kitabın sonu kitabın sonu gibi değil de bir bölümün sonu gibiydi. Belki de olması gerektiği şekilde bitmiştir, bilmiyorum... Sanırım ben vurucu sonları çok sevdiğimden bana biraz sönük geldi.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;">Genel anlamda ise üçlemeyi okuduğuma çok memnunum. Sıradışı hikayesi, akıcı anlatımı ve okuru düşünmeye iten temalarıyla doyurucu bir okuma tecrübesi sunuyor. Üç kitap içinde en sevdiğim ikincisi oldu, tekrara düşmesi nedeniyle en az sonuncusundan keyif aldım. Bütün olarak bakacak olursam üçlemeye puanım 5 üzerinden (3,5'tan) 4 olur. Bilim-kurgu ve eleştirel kurgu sevenlerin okumasını gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhagCu3Y44QfK7HdrTP-MNVOfQtRnVZh2QhYOVc_Ptd9Z6vaqTWODxLcKB9G-n_tauX3hjHF0mWuLQqn17q6fPekdXfPxsVg01i5tPoS-EtoQYrUGQ2kB49SwNQ2E1jnw_3RnbMnl65onHWPme-QIDsmvZTGYKyJGJOoO3plYdZs-BFKjyl6FsGh8zJgg/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhagCu3Y44QfK7HdrTP-MNVOfQtRnVZh2QhYOVc_Ptd9Z6vaqTWODxLcKB9G-n_tauX3hjHF0mWuLQqn17q6fPekdXfPxsVg01i5tPoS-EtoQYrUGQ2kB49SwNQ2E1jnw_3RnbMnl65onHWPme-QIDsmvZTGYKyJGJOoO3plYdZs-BFKjyl6FsGh8zJgg/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div></div>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-899943127407197452022-12-17T09:09:00.003-08:002022-12-17T09:09:25.523-08:00Xenogenesis Üçlemesi 2: Erginlenme Ritüelleri / Octavia Butler | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs60-qcWtOOvgWZd0DGQ_7D_yvnEn9cXOroDEhpRcUg3_z_MrKDnYsBPUcvW1eN-qxHntCiH9Mh3m8ngmPprskKnP6Q4fC_4tblD7EsMZ1g_nqtAYOLnatOc1PC7a2shEYFIWVgRM7AfpbZpyxpyWsMQQ71UTH8sz9ZZgWCFcGwcXIvoNYKRc2wdcH6A/s1600/WhatsApp%20Image%202022-12-17%20at%2020.07.09.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs60-qcWtOOvgWZd0DGQ_7D_yvnEn9cXOroDEhpRcUg3_z_MrKDnYsBPUcvW1eN-qxHntCiH9Mh3m8ngmPprskKnP6Q4fC_4tblD7EsMZ1g_nqtAYOLnatOc1PC7a2shEYFIWVgRM7AfpbZpyxpyWsMQQ71UTH8sz9ZZgWCFcGwcXIvoNYKRc2wdcH6A/w400-h400/WhatsApp%20Image%202022-12-17%20at%2020.07.09.jpeg" width="400" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Xenogenesis (Ya da Lilith'in Dölü) Üçlemesi'nin ikinci kısmında bu sefer Oankali'lerin egemenliğinde olan, canlı bir varlık olan uzay gemisinde değil, tanıdık bir yerde, <span style="background-color: #fcff01;">dünyadayız</span>. İlk kitabın sonunda olanların ardından bir süre geçmiş, Lilith'in melez çocuğu dünyaya gelmiş. Adı <span style="background-color: #fcff01;">Akin</span>. Anne-babası insan ama üç tane de Oankali ebeveyni var. Yani Akin yarı insan, yarı Oankali ve bu kitaptaki olayları onun gözüyle okuyoruz (anlatım tanrısal bakış açısıyla olsa da onun duygu ve düşüncelerini takip ediyoruz). </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">İlk kitaptaki temaların (sömürgecilik, kültür emperyalizmi, güç-ilişkileri vs.) ve ahlaki ikilemlerin ikinci kitapta da tekrar ettiğini görüyoruz. İnsanları, onların yıkımı olduğunu iddia ettikleri "<span style="background-color: #fcff01;">hiyerarşi iç-güdüsünden</span>" dolayı eleştiren ve bu yüzden üreyip çoğalmalarına izin vermeyen Oankali toplumunu bu kez hibrid bir birey olan Akin'in gözünden inceleme fırsatı buluyoruz. Bu açıdan kitabı keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Akin'in hem Oankalileri hem de insanları <span style="background-color: #fcff01;">objektif bir bakışla</span> anlamaya çalışması bu sırada bizim de esasında yabancı olduğumuz Oankaliler hakkında daha sağlıklı bir fikir edinmemizi sağlıyordu. İlk kitapta onları salt insan olan Lilith'in gözünden görmüştük. Lilith onların "tuhaflığını" kabul etmiş ve buna direnmemiş bir insandı; başından itibaren onlara sempatiyle yaklaştığını bile söyleyebiliriz. Oankaliyi bir kurtarıcı olarak görmüş ve "takas" dedikleri şeyi, soylarını devam ettirme karşılığında yapmaları gereken fedakarlığı makul bulmuştu. Diğer yanda ise, buna direnen bir grup insan vardı.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Akin, işte bu <span style="background-color: #fcff01;">direnişçi </span>insanlarla vakit geçiriyor ve onların ortaya koyduğu bu direnişin altındaki psikolojiyi anlamaya, onlarla empati kurmaya çalışıyor. Okur olarak biz de bu kısımları okurken şunu soruyoruz: <b>üreme hakkı elinden alınmış, buna rağmen uzun bir yaşamla ödüllendirilmiş (?) bir topluluk yaşamaya devam etme motivasyonunu nerede/neyde bulur?</b> Devam etmek için herhangi bir nedeni olur mu? Üreme, soyunu devam ettirme canlıların temel iç-güdüsüyse, bu elinden alındığında insan nasıl hisseder, nasıl davranır? Kitap elbette bu sorulara doğrudan yanıtlar vermiyor, yalnızca bunları sormanızı sağlayacak kesitler sunuyor ve sizi düşüncelerinizle baş başa bırakıyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Herkes üreyip dururken "böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum" demesi kolay (ki ben de öyle diyorum). Ama hiçbirimizin üreyemediğini bir düşünün. Bizimkisinin son insan nesli olacağını. O zaman hayatımız nasıl olurdu? Binalar inşa etmeye, romanlar yazmaya devam edebilir miydik? Elli veya yüz yıl sonra yeryüzünde hiçbir insanın kalmayacağını bilsek bunları yapmak içimizden gelir miydi yoksa boşuna mı derdik? <b>Acaba gerçekten de bugünü yaşanır kılan şey insanlığın bir şekilde devam edeceğinden, anne/baba olmasak bile "çocuklarımızın" bir geleceği (kötü de olsa) olduğundan emin oluşumuz mu? </b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Kitabı en çok sorgulattığı bu şeyler nedeniyle sevdim. Hikayesi de oldukça akıcıydı, yalnızca üçüncü bölümde temposu biraz düşer gibi oldu ama son çeyrekte yine hızlandı ve merakla okuttu kendini. Akin karakterinden çok hoşlandım. Ergin halini okumak için de sabırsızlanıyorum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip0S0jxbnGL7g4ZuSCK2cqNd5hiGgD2LvXX62CGYOUl-iUvL-dD7gaHp3Rq5uNF6_fd6UhddbQLDtkVwri7LpEjI21eqG7pVBS9oLSnrWAerFNMj1HDZvSNEIYx1pSNnJ-jIcK0u7gifMttJcaAZf9RXnsKaytVmgdWdzKQIXVBt7oBssjQGxnDjTBNg/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip0S0jxbnGL7g4ZuSCK2cqNd5hiGgD2LvXX62CGYOUl-iUvL-dD7gaHp3Rq5uNF6_fd6UhddbQLDtkVwri7LpEjI21eqG7pVBS9oLSnrWAerFNMj1HDZvSNEIYx1pSNnJ-jIcK0u7gifMttJcaAZf9RXnsKaytVmgdWdzKQIXVBt7oBssjQGxnDjTBNg/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-63351729316124193872022-12-17T03:16:00.002-08:002022-12-17T03:16:30.765-08:00Dünyaya Orman Denir / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSmVIMG0CAMN9YAXvmBJrtN8nplxpWMtjs7F5N3lFShM4KFjh5dX3XsyV3LGkRPX_09eqvHwnggrFvs3_9758Mipa5Lm1dcAL82IVY5r6aEu3htsVAqy8TjQJXl75ABRC0LE1LmP3433RkpyNmr7e4NVpLLjshijgVwAWRv3BoSKevKkUf-pRiTiXIgQ/s1727/WhatsApp%20Image%202022-12-17%20at%2014.12.44.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1727" data-original-width="1668" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSmVIMG0CAMN9YAXvmBJrtN8nplxpWMtjs7F5N3lFShM4KFjh5dX3XsyV3LGkRPX_09eqvHwnggrFvs3_9758Mipa5Lm1dcAL82IVY5r6aEu3htsVAqy8TjQJXl75ABRC0LE1LmP3433RkpyNmr7e4NVpLLjshijgVwAWRv3BoSKevKkUf-pRiTiXIgQ/w386-h400/WhatsApp%20Image%202022-12-17%20at%2014.12.44.jpeg" width="386" /></a></span></div><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><br /></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626; font-family: Bree Serif;">Müthiş bir </span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: #fcff01; color: #262626; font-family: Bree Serif;">insanlık eleştirisi</span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626; font-family: Bree Serif;"> Dünyaya Orman Denir. Kurgu olsa da o kadar da kurgu değil sanki. Yani metinde ara sıra başka gezegenlerden, gezegen birliğinden, uzay gemilerinden bahsedilmese bu olaylar yalnızca birinin hayalinde olup bitmiş ve yazıya aktarılmış demezsiniz. Gayet gerçek şeyler çünkü olanlar, öyle gerçek ki bildiğiniz şeylere tekrar şahit oluyor gibi hissediyorsunuz okurken. Sadece bu sefer başka bir gezegendeyiz, </span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: #fcff01; color: #262626; font-family: Bree Serif;">sömüren</span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626; font-family: Bree Serif;"> ve </span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: #fcff01; color: #262626; font-family: Bree Serif;">sömürülen</span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626; font-family: Bree Serif;"> arasındaki tek fark da farklı evrim sürecinden geçmiş farklı iki insan türü olmaları. Aynı hikâye, aynı nedenler, aynı sonuçlar, aynı insanlar, aynı çaba ve aynı acı.</span></span></p><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><div style="text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626;"><div style="text-align: justify;"><b>Akıcı olmasının yanında bu gerçekçi yönüyle insanın kolay hazmederek okuyabileceği bir kitap değil.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div></span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="color: #262626;"><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;">Basit demek istemiyorum ama çok da sıra dışı olmayan bir hikâye, aslında duymaya, görmeye ve okumaya artık alışmış olduğumuz çok hazin bir hikâye anlatıyor kitap. Ee, o zaman kitabı neden bu kadar çok beğendin diye sorabilirsiniz; sebebi kitabın </span><span style="background-color: #fcff01;">sömürgeci zihniyeti</span><span style="background-color: white;"> çok güzel yansıtıyor olması. Ursula ne yapmış etmiş, o pislik Davidson karakterinin ruhuna girmiş, içini okumuş, adamın içindeki o kiri, pisliği, karanlığı olduğu gibi okurun önüne sermiş. Aslında bir karakterden ziyade bir tip Davidson, hepimizin iğrendiği… </span><span style="background-color: #fcff01;">Türcü, ırkçı, cinsiyetçi, faşist, doğa düşmanı, yobaz.</span><span style="background-color: white;"> Hepsi mi derseniz, evet hepsi. Hatta daha fazlası, onu da okuyunca görün.</span></div><div style="background-color: white; text-align: justify;"><br /></div></span><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="color: #262626;"><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;">Kitabın en kilit karakteri Athsheli Selver. İnsanları ona "</span><span style="background-color: #fcff01;">sha'ab</span><span style="background-color: white;">", yani </span><span style="background-color: #fcff01;">tanrı </span><span style="background-color: white;">diyor. Bu kelimenin başka bir anlamı daha var: </span><span style="background-color: #fcff01;">çevirmen</span><span style="background-color: white;">. Ona neden böyle dediklerini, kelimenin iki anlamı arasındaki bağlantıyı ise Ursula öyle güzel açıklıyor ki, bu açıklamayı doğuran düşünüş tarzına hayran kalmamak elde değil. O da saklı kalsın, kitabı okuyarak siz bulun, siz de hayran olun.</span></div></span><div style="text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626;"><div style="text-align: justify;">Kısacası benim çok beğendiğim bir kitap oldu. Okurken gerçekten çok öfkelendim, üzüldüm, umutsuzluğa düştüm. <b>Buna keyifle okumak denmez, elbette, ama kitabın beni çok ama çok etkilediği, bana çok şey düşündürdüğü ve hissettirdiği kesin.</b></div></span><div style="text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span face="-apple-system, BlinkMacSystemFont, "Segoe UI", Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #262626;"><div style="text-align: justify;">Muggle öneriyor ❤️</div></span></span>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-27199170715179880772022-12-17T03:06:00.002-08:002022-12-17T03:06:07.813-08:00Xenogenesis Üçlemesi 1: Şafak / Octavia Butler | Kitap Yorumu<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfjkdY0N9tupoz3HBz1KI0MxtcRzT45yevsFjTSiAEApNLgl9czT9hQh_QwKw18f35_Niu17VMdj3Od7EY-vNx7DqJE5P3sI4gqg1FJRfQ-yuR3u0y6qMD0AG3fHB8kKi-cuxIbsJR3ca9-ZBMn3jlCohrkSKWUmfcgY0MiIe1Zc7RrIPmzZbiZazeNg/s596/%C5%9Fafak.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: black;"><img border="0" data-original-height="582" data-original-width="596" height="391" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfjkdY0N9tupoz3HBz1KI0MxtcRzT45yevsFjTSiAEApNLgl9czT9hQh_QwKw18f35_Niu17VMdj3Od7EY-vNx7DqJE5P3sI4gqg1FJRfQ-yuR3u0y6qMD0AG3fHB8kKi-cuxIbsJR3ca9-ZBMn3jlCohrkSKWUmfcgY0MiIe1Zc7RrIPmzZbiZazeNg/w400-h391/%C5%9Fafak.PNG" width="400" /></span></a></div><br /><p></p><div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; font-family: "Bree Serif"; font-size: x-large;">“Lilith’in Dölü siyasi tahakküm, cinsel farkındalık, mutasyon, üreme ve kadın erkek ilişkilerine dair tabuları yıkan bir eser.”</span></div><div style="background-color: white; text-align: justify;"><span style="font-family: "Bree Serif"; font-size: x-large;"><br /></span></div><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><div style="background-color: white; text-align: justify;">Kitaba konusunu bilmeden, yalnızca türünü bilerek başladım desem yeridir. Kitabı benden önce okuyan kulüp arkadaşlarımın yorumlarıyla işlediği temaları da öğrenmiştim ve bu temalar kitabın ilgimi çekmesi için yeterli olmuştu. Ayrıca bu yorumlar hep olumlu yönde olduğu için kitaba yönelik beklentilerim yükselmişti.</div><div style="background-color: white; text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;">Kitap, ilk siyahi kadın bilim-kurgu yazarı </span><span style="background-color: #fcff01;">Octavia Butler</span><span style="background-color: white;">’ın kaleminden çıkmış. Üçlemeyi </span><span style="background-color: #fcff01;">1987-1989</span><span style="background-color: white;"> yıllarında kaleme alan Butler kendisi gibi siyahi bir ana-karakter olan Lilith’in hikâyesini anlatıyor (en azından ilk kitapta). Elbette okuduğumuz salt bilim-kurgusal, hatta kurgusal bir hikâye değil. Lilith’in Dölü, aslında şimdilik Şafak özelinde konuşursam, </span><span style="background-color: #fcff01;">politik bir metin</span><span style="background-color: white;">. Yazılmış olduğu dönemin sosyo-kültürel ve sosyo-politik özelliklerinin izlerini bütünüyle içinde taşıyan bir eser. Metnin özünde </span><span style="background-color: #fcff01;">toplumsal cinsiyet</span><span style="background-color: white;"> çözümlemesi ve eleştirisi yoğunlukta gibi görünse de aslında sömürgecilik-sonrası edebiyatın irdelediği meselelerin yansıması da görülüyor hikâyenin arka planında. Sömüren-sömürülen ikiliğini, sömüren toplum içinde sömürülen-topluluktan gelen bir birey olma meselesini agresif olmayan, ama yine de sorgulatan, bakış açısı kazandıran bir tavırla ele alıyor Butler.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white;">İşlediği bu derinlikli temaların yanında bir de okunması kolay, </span><span style="background-color: #fcff01;">akıcı</span><span style="background-color: white;">, ayrıca yoğun diyaloglarla dolu bir kitap Şafak. Bu açıdan oldukça tatmin edici, </span><span style="background-color: #fcff01;">doyurucu bir metin</span><span style="background-color: white;"> olduğunu söyleyebilirim.</span></div><div style="background-color: white; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; text-align: justify;">Hem hikâyenin nasıl devam edeceğini, hem de yazarın şimdilik çok da derinine inmediği bu temaları ilerleyen kitaplarda nasıl ele alacağını çok merak ediyorum. Bilim-kurgu seven, düşünce temelli kurgusal metinler okuyup bunlar üzerinde fikir yürütmeyi seven herkese öneriyorum. </div><div style="background-color: white; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="background-color: white; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip0S0jxbnGL7g4ZuSCK2cqNd5hiGgD2LvXX62CGYOUl-iUvL-dD7gaHp3Rq5uNF6_fd6UhddbQLDtkVwri7LpEjI21eqG7pVBS9oLSnrWAerFNMj1HDZvSNEIYx1pSNnJ-jIcK0u7gifMttJcaAZf9RXnsKaytVmgdWdzKQIXVBt7oBssjQGxnDjTBNg/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEip0S0jxbnGL7g4ZuSCK2cqNd5hiGgD2LvXX62CGYOUl-iUvL-dD7gaHp3Rq5uNF6_fd6UhddbQLDtkVwri7LpEjI21eqG7pVBS9oLSnrWAerFNMj1HDZvSNEIYx1pSNnJ-jIcK0u7gifMttJcaAZf9RXnsKaytVmgdWdzKQIXVBt7oBssjQGxnDjTBNg/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div></span></div>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-50686995924877250142022-11-29T01:40:00.003-08:002022-11-29T01:40:59.931-08:00İşkencecinin Gölgesi / Gene Wolfe | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5J1k2JxfLwyl19J4XWFNXKgYtPXWMYm9Pl5Wja6znhQu3SNRLbIQgvNRQX6hP0eja2Xt4p-JOg6tq8f91aFJ7fCPpwg7F1FQ9lomeNRdronODeHRWFdZkofByeEQoabmGt2oGmOwiPMwE-3-mSJykI0hrkmo2sCTMXgx3GzwEf0-vRWAq6kSUhp7WRw/s1440/317371199_1540832076431608_9052922675376254781_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="1440" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5J1k2JxfLwyl19J4XWFNXKgYtPXWMYm9Pl5Wja6znhQu3SNRLbIQgvNRQX6hP0eja2Xt4p-JOg6tq8f91aFJ7fCPpwg7F1FQ9lomeNRdronODeHRWFdZkofByeEQoabmGt2oGmOwiPMwE-3-mSJykI0hrkmo2sCTMXgx3GzwEf0-vRWAq6kSUhp7WRw/w400-h400/317371199_1540832076431608_9052922675376254781_n.jpg" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Çok güzel bir kitap okudum, anlatmak için kelimeler yine kifayetsiz kalacak. Çok şey hissettirdi, ifade etmesi çok güç. Dilim döndüğünce birkaç kelam etmek istiyorum sadece. İşkencecinin Gölgesi hiç aklımda olmayan bir kitaptı, tamamen öneri üzerine, birdenbire alıp okudum. Verdiğim en güzel ani kararlardan biriydi sanırım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Yeni Güneş Kitabı serisi için salt bilim-kurgu demek doğru değil. Okunduğu zaman da hemen anlaşıldığı üzere aslında iki türün, bilim-kurgunun ve fantazinin iç içe geçmiş olduğu bir seri. Anlatılan hikaye o kadar uzak - çok çok uzak- bir gelecekte geçiyor ki fiziksel olarak yıkıma uğramış dünya adeta bir sıfırlanma yaşamış ve dünya üzerinde kalan medeniyet orta-çağ koşullarında yaşamaya başlamış. Bunun yanında gelişmiş/ileri teknolojiye dair işaretler de var ama bunlar en azından ilk kitapta çok göz önünde değil. O yüzden insan ilk kitabı okurken bilim-kurgu okuyor gibi değil de daha ziyade epik fantastik bir roman okuyor gibi hissediyor ki bu asla bir sorun değil. Bilim-kurgusal öğelerle zenginleştirilmiş bir epik fantaziden bahsediyoruz sonuçta, daha lezzetli ne olabilir ki? Kısacası kitabın havası muazzam. Ben etkisinden çıkamadım, çıkmak da istemedim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Anlatıcımız Severian her şeyi ayrıntısıyla hatırlayabilmek gibi bir yeteneğe sahip olduğunu iddia ediyor ve okuduklarımıza bakarsak gerçekten de öyle gibi. Ama acaba gerçekten öyle mi? Hikaye yalnızca onun bakış açısından anlatılmıyor, kitapları bizzat kendisi yazıyor. Severian hikayenin ana karakteri olmakla kalmıyor, kendisi aynı zamanda bilinçli, belli bir kitleye hitap eden ve büyük olasılıkla belli bir amacı olan bir yazar. Kitabın daha birinci bölümünün sonunda onun bir noktada Özerk tahtına oturduğunu da öğreniyoruz. Bu konumu aslında önümüzdekinin manipüle edilmiş olma olasılığı bulunan bir metin olduğu ipucunu da veriyor bize. Yani kendi öyküsünü yazan bir yazar olarak Severian pekala güvenilmez bir anlatıcı olarak görülebilir. Olayları kendi bakış açış açısından, her şeyden önemlisi kendi istediği şekilde anlatıyor, nasıl anlamamızı, nasıl görmemizi istiyorsa o şekilde ortaya koyuyor da olabilir. Bilemeyiz. İnanıp inanmamak tamamen bize kalmış. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Bu noktada daha önemli olan şey ise aslında şu: bu yanlı ve kısıtlı bakış açısından edinebildiğimiz bilgi ile hikayenin içinde geçtiği evreni tam manasıyla kavramamız mümkün olmuyor. Severian'ın anlatımından kapıp kopardığımız çok fazla ipucu var, bunları birleştirip evrenle ilgili anlam ifade edecek bir gerçeğe ulaşmak bize kalıyor. Severian aslında bilerek, kasten gizemli kalıyor da değil, yani söz konusu arkasında bir niyet olan örtük bir anlatım değil. Severian bizim evrenle ilgili algımızı oluşturacak, değiştirecek, etkileyecek öğelerden, durumlardan, olaylardan çok sıradan ve doğal bir şekilde bahsediyor, çünkü aslında okur kitlesinin bunlara aşina kişiler olduğunu varsayıyor. Aynı anlatı şekli mesela Ursula K. Le Guin'in eserlerinde de mevcut. Yine aynısını Yevgeni Zamyatin'in "Biz" eserinde görmek de mümkün bence ki o kitaptaki anlatının sıra-dışılığını ben buna yormuştum. Yani kitabı okurken tuhaf gelen, tam oturmayan şeyler oluyor; bunlar kurguda boşluk kalmış olmasından, bazı şeylerin havada bırakılmış olmasından değil, bizim hedeflenen kitle olmayışımızdan kaynaklanıyor. Ancak, nihayetinde Wolfe'un kendisi de bizim oluşturduğumuz kitlenin içinde yer aldığından söz konusu sıra-dışılıkları, havada, boşlukta kalan şeyleri anlayabilmemize yarayan ipuçları serpiştiriyor metnin içine. Kısacası hiçbir şey açıkça söylenmiyor, her şeyi bütünüyle anlayamıyoruz ama bunları sezmemize yarayan ipuçlarına sahibiz.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: Bree Serif;">Okurken hikaye oradan oraya sürükleniyor gibi gelebilir ama ben anlatılan her şeyin bir ipucu taşıdığını, büyük resimde mutlaka etkili bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yazarın üslubu size bunu düşündürüyor. Bunu da ancak tüm kitapları okuduğumuzda anlayabileceğiz. </span><span style="font-family: "Bree Serif";">Şimdi elimizde belki de kenarları birbirine hiç uymayan birkaç yapboz parçası var. Onları sımsıkı tutmak, hiç bırakmamak gerekiyor çünkü ilerleyen kitaplarda altın değerinde olacak, bir şeyleri anlamamıza yarayacaklar. Belki de o "büyük resmin" kilit parçaları olacaklar. </span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Bree Serif"; font-size: large;">Ayrıca hiçbir şey ifade etmiyor gibi görünse de aslında bu kitapta okuduğumuz olayların Severian'ın kişiliğine dair belli bir fikir edinmemize yaradığını düşünüyorum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Bree Serif"; font-size: large;">Kısacası ben havasını, anlatımını, hikayesini, karakterlerini, sanırım her şeyini çok sevdim kitabın. Hiç bitmesin istedim ama hep ne olacak, ne anlatılacak, nasıl güzel anlatılacak diye merak ede ede okudum. Hiç vakit kaybetmeden ikinci kitabı okumak istiyorum ama çok sevdiğim için de yavaş tüketmek niyetindeyim. Yine de araya fazla vakit sokmadan seriye devam edeceğim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Bree Serif"; font-size: large;">Bilim-kurgu ve fantastik kurgu seven okurlar bir şans verebilirler diye düşünüyorum. Zaten okuması öyle çok zor bir kitap değil. (Anlatımı yavan veya sade değil, asla öyle anlaşılmasın, kesinlikle hayran bırakacak bir kalemi var Wolfe'un ve çeviri de enfes). </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Bree Serif"; font-size: large;">Öte yandan Ursula K. Le Guin seven biriyseniz, hiç durmayın, okuyun, derim. </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1LeDDIHlqRFD-y1ZC31sxVO_vZFkahJvh7vMyr41GLOHlwuVdMN1muvCRcIWjg7MuhJde_CXwKTLjIapncrSbFt2ok1eA-ql4wFngsJ1Wcg6a2NeAwFJsbhAQuo3Eenxy8qHQ7Lkuyb7sqaF2vDNmZbelFOL3dKUJHelmc5ZdMWjkqQy2_WkOKHDWaA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1LeDDIHlqRFD-y1ZC31sxVO_vZFkahJvh7vMyr41GLOHlwuVdMN1muvCRcIWjg7MuhJde_CXwKTLjIapncrSbFt2ok1eA-ql4wFngsJ1Wcg6a2NeAwFJsbhAQuo3Eenxy8qHQ7Lkuyb7sqaF2vDNmZbelFOL3dKUJHelmc5ZdMWjkqQy2_WkOKHDWaA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><br /></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-3249512202290523642022-11-21T06:24:00.001-08:002022-11-21T06:24:18.019-08:00Aden / Stanislaw Lem | Kitap Yorumu<p></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"> </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin94QeXzsIw1i_s0svFUUoA4elyJTs059_hy1zeDwNkDl54crpcldcWi8VaIaQU4V0nq3PxS5rZdDJwCPEjSSGO5AWPNQSOhLyzPHhAhObVRZetD2Tc_StRnFkL89Nlv1JMs1f8sVTqUjFve0DwXx1we7ak8_5hO5-tbt5kt_AErfv9Xxb_1MlMn6wXA/s1440/316365329_170672242232775_4810496088302916608_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="1440" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin94QeXzsIw1i_s0svFUUoA4elyJTs059_hy1zeDwNkDl54crpcldcWi8VaIaQU4V0nq3PxS5rZdDJwCPEjSSGO5AWPNQSOhLyzPHhAhObVRZetD2Tc_StRnFkL89Nlv1JMs1f8sVTqUjFve0DwXx1we7ak8_5hO5-tbt5kt_AErfv9Xxb_1MlMn6wXA/w400-h400/316365329_170672242232775_4810496088302916608_n.jpg" width="400" /></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><br /></span></div><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Aden, Stanislaw Lem'den okuduğum üçüncü, bu üç kitap
arasından en sevdiğim ikinci kitap oldu. <span style="background-color: #fcff01;">Yenilmez</span> hala yazardan okuduğum en iyi
kitap konumunda. Aden'i de genel olarak sevdim, ikinci sıraya yerleşmesinin
nedeni Yenilmez kadar kolay okunmuyor oluşu oldu. <o:p></o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Kitap, altı kişilik mürettabatı olan bir uzay gemisinin
geçirdiği kaza anıyla başlıyor. Mürettabat yollarının üstündeki göz alıcı Aden
gezegenine yakından bir bakmak istiyor ama işler ters gidiyor ve kazayla
gezegene beklenmedik bir iniş yapmış oluyorlar. Gezegenle ilgili bilgileri yok
denecek kadar az aslında, daha önce insanların inmediği bir gezegen burası.
Meraklı ve kazazede ekibimiz bir yandan gemiyi tamir etmeye girişirken bir
yandan da gezegenle ilgili olabildiğince çok şey öğrenmek için kolları sıvıyor.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Kitabın çok ilgi çekici bir girişi olduğu konusunda okuyan
herkes hemfikir olacaktır. Merak uyandırıcı bir girişin ardından bir süre daha
hikayeyi büyük bir merak ve heyecanla okuyorsunuz. Neler olacak, ekip nelerle
karşılaşacak, gezegenin yerlileri nasıl, onları nasıl karşılayacaklar gibi
sorular heyecanınızı canlı tutacak. Ne var ki bir süre sonra, kitabın yarısına
yaklaştıkça temponun düştüğünü fark edeceksiniz çünkü sorularınızı yanıtlamaya
yarayarak ipuçları ortaya çıksa da okumanın, daha doğrusu odaklanmanın
zorlaştığını hissedeceksiniz. Lem'in yaptığı müthiş yoğun, ayrıntılı tasvirler
hayal-gücünüzü zorlayacak çünkü. Gözünüzde canlandıramadığınız betimlemeler
okuma keyfini olumsuz etkileyecek, ilerlemenize dahi engel olabilecek düzeyde
karmaşık. Elbette yüzde yüz sebebi budur diyememekle birlikte bu duruma biraz
da çevirinin çevirisini okuyor oluşumuz etki ediyor olabilir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Ortada ipuçları var evet ama, ne olduklarını tam olarak
kavrayamadığımız için de sorularımıza yönelik bir teori de geliştiremiyoruz
pek. Şu şöyle bu böyle olabilir, diyemiyoruz. Keza ekip de kitabın sonuna kadar
sürekli kafa karışıklığı yaşıyor. Ellerindeki verilerle çıkarım yapmaya
çalışsalar da sağlıklı ve net bir sonuca ulaşamıyorlar. Yine de şöyle bir artı
var: neler olduğunu tam olarak anlamlandıramasak da ekibin konuşmalarından,
diyaloglardan, sonradan yapılan açıklamalardan vs. neler olduğuna, ne
gördüklerine dair bir fikir edinebiliyoruz. Aslında olayın özü de tasvirlerin
ötesinde olduğu için bu betimlemeler kısmı size kitabı bıraktırmadıysa sonunda
kitabın lezzetine varabilmiş oluyorsunuz bana göre. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Ben kitabın yarısında, bu betimlemelerin en yoğun olduğu
kısımlarda pes etmenin eşiğine geldim, çünkü gerçekten okuduklarımdan hiçbir
şey anlamıyordum. Sadece kelimeleri görüyor gibiydim. Karakterlerden biri olan
Kimyager'in şu sözleri hislerime tercüman oluyordu: <span style="background-color: #fcff01;">"...Kendimi yanlış
cümlelerin olduğu bir metni okumaya çalışır gibi hissediyorum."</span> Bu cümleyi
okuduğum anda yalnız olmadığımı, kitabın karakterlerinin de benim gibi bu
anlaşılmazlık ve belirsizlik içinde çaresiz hissettiğini düşündüm. Onlar pes
edemezdi, çünkü bu onlar için ölüm-kalım meselesiydi (bir de onlar kurgusal
karakterdi ama konumuz bu değil). Ama içimden bir his devam etmemi,
karakterleri bu ortak çaresizliğimiz içinde yalnız bırakmamamı söyledi. Şimdi
iyi ki o sesi dinlemişim diyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">Kitap boyunca ve özellikle kitabın sonlarına doğru ekip
içinde yapılan tartışmalar, son derece kaliteli ve genelde sessizliklere neden
olan, yani insanı içine döndürüp düşünmeye iten sorgulamalara neden oluyordu.
Mesela bu sorgulamalardan biri, tümüyle açıklanamaz olana karşı insanın saçma
bir çaba ve ısrarlı bir tavır içine girmesi ve beyhude yere onu kendi normları
çerçevesinde açıklamaya çalışması meselesi. Olması gerekene - "olması
gereken" olduğunu düşündüğümüz şeye - nasıl da takıntılı olduğumuz
meselesi. İşte bu bile insana gerçekten de bildiğimiz tek şeyin hiçbir şey
bilmediğimiz gerçeği olduğunu hatırlatıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">İşte bu ve bunun gibi başka felsefi, kitabın sonlarına doğru
da etik anlamda sorgulamalar kitabı okumaya değer kılıyor bana kalırsa.
Karanlık bir havası da var kitabın, sonu – ekibin akıbeti değil de öğrendikleri
gerçekler son derece üzücü. Bu noktada da okur ben olsam ne yapardım sorusuyla
baş başa bırakılıyor bir miktar.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;"><br /></span></div><span style="font-family: Bree Serif; font-size: large;">
<div style="text-align: justify;">Kısacası Aden okuması, odaklanması zor ama anlattığı hikayenin sıra-dışılığı,
vermek istediği mesaj ve içerdiği felsefi sorgulamalar itibariyle dopdolu bir
kitap. Sürükleyicilik ve olay-odaklılık sizin için çok önemli değilse, yoğun ve
anlaşılmaz tasvirlere katlanabilirseniz, bilim-kurgu seviyorsanız ve düşünmeye
teşvik edici metinlerden hoşlanıyorsanız Aden’e bir şans verebilirsiniz. Ama
belirtmeden geçmemek gerek, bence Stanislaw Lem’e başlamak için doğru bir kitap
değil. </div><o:p></o:p></span><p></p></div><p style="text-align: justify;"><br /></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-75783660862485709762022-11-06T03:27:00.002-08:002022-11-06T03:27:25.105-08:00Dune / Frank Herbert | Kitap Yorumu<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7qpWXaMDIDNStPeNFR2Pp4__9KbtYVr_aZi5B-IM7uhzdaaBrm5HInLkyXbXg_CThIeL6Ho3ElqdP8edVaUVKBPRb7cJAX6ZYHFAe8KzkQhKE0cW7Tjca45xyM_O7wLznYOmBvB2j8dbNX2ftuj4laXhXVL3EFpwCmrp7b2NVVh7MsUVQzWHpvMD6_g/s750/WhatsApp%20Image%202022-10-25%20at%2008.51.45.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="745" data-original-width="750" height="398" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7qpWXaMDIDNStPeNFR2Pp4__9KbtYVr_aZi5B-IM7uhzdaaBrm5HInLkyXbXg_CThIeL6Ho3ElqdP8edVaUVKBPRb7cJAX6ZYHFAe8KzkQhKE0cW7Tjca45xyM_O7wLznYOmBvB2j8dbNX2ftuj4laXhXVL3EFpwCmrp7b2NVVh7MsUVQzWHpvMD6_g/w400-h398/WhatsApp%20Image%202022-10-25%20at%2008.51.45.jpeg" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Tam olarak sekiz yıldır merak ettiğim, okumak istediğim ama bir türlü sırası gelmeyen Dune serisinin ilk kitabını okudum sonunda. O zamanlar (2014) İthaki baskısı henüz yoktu sanırım ve mevcut baskıların kapakları da ilgimi çekmiyordu. Kapaklar beni cezbetmiyor diye okumayı ertelemiştim, evet. Ama hayır, normalde dış görünüşe öyle çok önem veren biri değilimdir.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Dune hakkında çokça övgü düzüldü. Birbirini tekrar eden ve onaylayan olumlu görüşler paylaşıldı. Özellikle filmin duyurusundan ve yayınlanmasından sonra şu birkaç yıllık sürede daha çok insan Dune okudu, okumayan bir ben kaldım hatta. Çok şey söylendi üzerine, çoğunluğu dediğim gibi takdir dolu yorumlardı. O yüzden burada kitabın en güçlü yanlarından tekrar bahsedip tekrar övmeye gerek görmüyorum. Evet, felsefe. Evet, politika, entrika. Evet, din. Evet, özgün bir evren kurgusu. Kısacası yapılan övgülerin çoğuna katılıyorum ve Dune'un neden bilim-kurgu edebiyatın mihenk taşlarından biri olduğunu anladığımı belirterek işin tatsız taraflarına geçmek istiyorum.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Birincisi</b>, kitabın bende heyecan uyandırmaması. <span style="background-color: #fcff01;">Merak unsurunu biraz yetersiz buldum.</span> Her bölümü "acaba şimdi neler olacak" heyecanıyla okumadım, hatta böyle heyecanlandığım sadece birkaç nokta var. Konusu, karakterleri, dünyası vs. bunlarda bir sorun yoktu benim açımdan da ama bence sorun olay örgüsündeydi ya da olayların aktarılış şeklindeydi, tam olarak adlandıramıyorum. Akıcı olmasına akıcıydı hatta, çoğunlukla diyalog okuduk gibi geldi bana zaten. Dediğim gibi nedeni olayların sıralanış şekli de olabilir, anlatım şekli de. Benim için durum buydu. Heyecan eksik olunca benim için bir tık sıkıcı+yorucu bir okuma oldu diyebilirim.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>İkincisi</b>, kötü karakterin aşırı <span style="background-color: #fcff01;">klişe bir kötü karakter</span> olmasıydı. Adamın özelliklerini listeleyelim, hepsi basmakalıp kötü karakter özellikleri. Default bir kötü adamımız vardı yani, bu beni biraz güldürdü. Daha incelikli yazılmış, okuru biraz da olsun şaşırtan ve hatta korkutan (empati kurduğunda sempati duyduğunu fark etmenin korkusu) bir karakter olsun isterdim. Bu eleştiri zaten getirilmiş gördüğüm kadarıyla. Fazla söze gerek yok.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Üçüncüsü</b>, ama aslında en önemlisi, yaklaşık iki sene oryantalizmle ilgili okumalar yapmış olmamdan kaynaklanıyor biraz. Belki o okumaları yapmasaydım bu kadar pimpirikli yaklaşmazdım kitaba/kitaplara. Sadece şu kadarı bile yeterli aslında: <b>Baharat adı verilen çok değerli bir maddeye sahip bir gezegen. Gelişmiş başka gezegenler tarafından sömürülüyor. Gezegenin yerlileri "gelişmemiş, yabani" olarak görülüyor, onlar da sömürü ve hor görü altında. Sözüm-ona gelişmiş başka bir gezegenden gelen biri onların kurtarıcısı oluyor. </b> Tanıdık gelmiyor mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitap aslında olmuş olanları ve olmakta olanları anlatıyor - işte Çöl Gezegeni = orta doğu, baharat = petrol, Fremenler = sömürülen orta doğu halkı vs vs. Aslında bu bağlamda yeni ve farklı bir şey anlatmadığı gibi bir de <span style="background-color: #fcff01;">oryantalist izler taşıyor</span> kitap. Muad'dib, Arapça "öğretmen" olan bir kelimeden türetilmiş, keza sözcük Fremenler için onlara sert çöl koşullarında yaşamayı, hayatta kalmayı öğreten çöl faresi anlamına geliyor. Kitapta geçen tek Arapça kelimenin bu olmadığını da biliyoruz. Doğunun - pardon, Dune'un - (batının gözündeki ) egzotikliğini/yabancılığını/ötekiliğini yansıtmak için neolojizm kullanmak. Oryantalist metinlerin ortak özelliği gibi bir şey bu. Burada bu Arapça-temelli yapılmış, açık seçik, gayet net. Özellikle "cihat" epey gözümüze sokuluyor. Kan, vahşet, kaos bağlamında. Tekrar edilen, <span style="background-color: #fcff01;">pekiştirilen bir imge</span> daha.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Şöyle bir baktığımda bu konunun tezlere ve kitaplara konu olduğunu gördüm, şaşırmadım çünkü gerçekten incelenmesi, sorgulanması, eleştirilmesi gereken, ciddiyeti olan bir mesele. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">En çok bu üçüncü sebep yüzünden, ama kararımda ilk ikisinin de büyük etkisi olduğunu da belirterek devam kitaplarını okumaya pek gönüllü olmadığımı söyleyebilirim. Sekiz yıldır merak ettiğim bu seri giriş kitabıyla beni biraz hayal-kırıklığına uğrattı. Aldığı övgüleri neden aldığını anlıyorum, dediğim gibi ama işin bir de şu <span style="background-color: #fcff01;">"beyaz kurtarıcı"</span> tarafı olması canımı çok sıkıyor. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">O yüzden elveda Dune. Benden bu kadar. Seni sevenlerle sonsuz mutluluklar.</span></div></div><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPknJbdydKYjoD2tyUDZr3nLPDM7QBxnZNSh45_x_Qe3PKYuByXsoMTN8d3ahiqGXpq0DQ8kffZgjxrHVfTJx1bzRDxuZSniXhuoeWAOHxdSZX9Ae4WD3MHWRdWzfPHiTraqRwMI0M1hZjFuTq1DQ21_yn7eTiIdkK05TSjaeL1fONENL7oyunvJb2uA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPknJbdydKYjoD2tyUDZr3nLPDM7QBxnZNSh45_x_Qe3PKYuByXsoMTN8d3ahiqGXpq0DQ8kffZgjxrHVfTJx1bzRDxuZSniXhuoeWAOHxdSZX9Ae4WD3MHWRdWzfPHiTraqRwMI0M1hZjFuTq1DQ21_yn7eTiIdkK05TSjaeL1fONENL7oyunvJb2uA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-86584323249449488822022-10-31T00:49:00.000-07:002022-10-31T00:49:30.800-07:00Komünist Manifesto Üzerine (Karl Marx & Friedrich Engels)<p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwGZR1SxP-wFPo8YT41u7eMLTuEFN4ZSerRxR3ST7kJ2tzTyf9HbGvbdaP-k6CXvKj-ofy3NjsDBpQpLW-AeWwr_4awXHaueWF_sKPPbRozY4Kii1hC2hJdcgxxD6p6fNMhbBgWnZhlHXArCZe9tgAhVzuBZJqF20aK1aRj62b-CMMbzNmP1iGtzCkFg/s1600/WhatsApp%20Image%202022-10-31%20at%2009.24.42.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1242" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwGZR1SxP-wFPo8YT41u7eMLTuEFN4ZSerRxR3ST7kJ2tzTyf9HbGvbdaP-k6CXvKj-ofy3NjsDBpQpLW-AeWwr_4awXHaueWF_sKPPbRozY4Kii1hC2hJdcgxxD6p6fNMhbBgWnZhlHXArCZe9tgAhVzuBZJqF20aK1aRj62b-CMMbzNmP1iGtzCkFg/w310-h400/WhatsApp%20Image%202022-10-31%20at%2009.24.42.jpeg" width="310" /></a></span></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Avrupa’ya bir heyula korku
salıyor: komünizm heyulası.</b><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><br /></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İlk olarak Komünist Parti
Manifestosu adıyla basılan, aslında bir parti bildirgesi olan Komünist
Manifesto bence tarihin en etkileyici giriş cümlelerinden birine sahip. <span style="background-color: #fcff01;">1848
Şubat</span>ında yazılmış bir cümle, hala geçerli, hala anlamlı. Bir heyula komünizm,
kimilerini korkudan tir tir titretiyor, kimilerini ise kendine hayran
bırakıyor. Böylesi büyük bir idealin hem ürkütücü hem de cezbedici olması hiç
de şaşırılacak bir şey değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Komünizm ideolojisinin tarihi
belgesi, Marx ve Engels'in kaleme aldığı Komünist Manifesto olarak kabul edilse
de bu fikrin ilk kez bu bildiri ile ortaya çıktığı, 1848 yılında doğduğu
söylenemez. <span style="background-color: #fcff01;">Platon'un Devlet</span> kitabında da bu fikrin izlerine rastlanır. 1600'lü
yıllarda Thomas More tarafından yazılan <span style="background-color: #fcff01;">Ütopya</span> isimli eserde de komün halinde
yaşayan, ortak mülkiyete sahip bir topluluk tüm ayrıntılarıyla tasvir edilir.
Bir ütopik sosyalizm örneği teşkil eden eserde anlatılan toplum Marx ve
Engels'in kafasındaki komünist toplumla özdeş olmasa da pek çok noktada aynı
özellikleri taşıdıkları görülür (sınıfların ortadan kalkmış olması, özel
mülkiyetin olmaması vs.). Yine de komünizm düşüncesinin etkili bir şekilde
temellendirilmesi Komünist Manifesto ile olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bildirinin ilk bölümüne yazarlar
insanlık tarihinin, sınıfların birbiriyle olan çatışmasından ibaret olduğunu
belirterek başlarlar. Manifesto’nun, Marx’ın geliştirdiği <span style="background-color: #fcff01;">diyalektik/tarihsel
materyalizm</span> kuramı temelinde yazılmış bir metin olduğunu daha ilk cümleden anlamış
oluruz. Bu kurama göre, toplumsal ve siyasal yapılar temelde ekonomik ilişkilere
dayanır, yani bu yapıları şekillendiren ekonomik ilişkilerdir. Bu bağlamda
toplumlar çıkarları birbirine ters olan sınıflara bölünmüştür ve bu sınıflar
arasında yaşanan çatışma toplumsal değişim ve dönüşümü yaratan unsurdur. Köleler
ve köle sahipleri arasındaki çatışmadan feodalizme, toprak sahipleri(feodal
beyler) ve sefler/köylüler arasındaki çatışmadan kapitalizme uzanan bir dönüşüm
görürüz. 19. yüzyıla gelindiğince, Sanayi Devrimi sonrası oluşan işçi sınıfı ve
sermayeyi elinde tutan, biriktiren, kontrol eden burjuva arasındaki sınıf
ayrımı iyice derinleşmiş, iki sınıf arasındaki çatışma olağanüstü büyümüştür. Sermayeye
ve üretim araçlarının tümüne sahip (dolayısıyla siyasi yapıyı da kontrol eden)<span style="background-color: #fcff01;">
kapitalistler </span>ve emeğini satıp sadece hayatta kalmaya çalışan <span style="background-color: #fcff01;">proletarya. </span><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="background-color: #fcff01;"><br /></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">“Kapitalizm kendi mezar kazıcısı olan işçi sınıfını da beraberinde
yaratmıştır.”<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Marx ve Engels komünist devrimin
işte bu çatışmadan doğacağını söyler. Komünist bir toplum yaratmak için
öncelikle böyle bir çatışmanın mevcut olması gerekir. Sonraki adım, işçi
sınıfının kendisinin farkına varması, kapitalistler tarafından sömürüldüğünü
anlaması ve kendisini sömürenlere karşı <span style="background-color: #fcff01;">güç birliği yapması</span>, birlik olmasıdır.
Komünist Manifesto da aslında bu amaçla yazılmıştır. Tüm dünyanın işçilerini
birlik olmaya davet eden bir bildiridir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Komünist kuramın ne olduğunu
yazarlar şu ifadeyle özetlerler: <span style="background-color: #fcff01;">“özel mülkiyetin ortadan kaldırılması”.</span> Marx
ve Engels komünist devrim ile ortaya çıkacak, sınıfsız, paraya ve devlete
gereksinim duyulmayan bir toplum tasvir ederler. Toplumsal ve bireysel
gelişimin son noktası komünist düzen olduğu için farklı sınıflar olmayacak,
dolayısıyla çatışma olmayacaktır. İnsanlar ve toplum arasında çıkar çatışmaları
yoksa, para da yok demektir zaten. Para olmazsa çıkar çatışması da olmaz. Bu düzen
devlete de ihtiyaç duymaz, kendi kendini yönetebilir yetkinliktedir ki zaten
Marx ve Engels devlet kavramını şöyle açıklarlar: <b>“Siyasal iktidar denen şey,
bir sınıfın başka bir sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey
değildir.”<o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Manifesto, komünist devrimle
birlikte, tabii yine belli aşamalardan geçerek ulaşan gerçek komünist devrimle,
sınırlarında ortadan kalkacağından bahseder. Bununla aslında ülkeler arasındaki
çıkar ilişkilerinin, birbirleri üzerine egemenlik kurup birbirlerini
sömürmesinin son bulacağını, dolayısıyla da uluslar arasındaki düşmanlığın yok
olacağını anlatır. Bu ekonomik ve toplumsal düzende<span style="background-color: #fcff01;"> sömürünün hiçbir türüne yer
yoktur.</span> Fakat elbette böyle bir idealin gerçekleşmesi için önce bütün
ülkelerdeki işçilerin birleşmesi ve güç birliği edip komünist devrimi
gerçekleştirmeleri gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İşte Komünist Manifesto’nun özü
kısaca budur. 23 sayfalık bildiride sözü geçen sınıflar tanımlanır,
komünistlerin amacı ortaya konur, komünist toplumun özellikleri anlatılır, bu
toplum düzenine erişebilmek için bir yol haritası sunulur. Bunların yanında
komünizme getirilen eleştirilere de yanıt verilir. Metin temelde <span style="background-color: #fcff01;">işçilere bir
çağrı</span> olduğundan, onlara hitap ettiğinden mesajını gayet anlaşılır ve net bir
şekilde ortaya koymuştur. Üslubuyla gerçekten harekete geçiren bir metin, bir
propaganda metni özelliğini taşır. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">“Egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla tir tir titresin. Proleterlerin
zincirlerinden başka yitirecekleri bir şey yoktur. Oysa kazanacakları koskoca
bir dünya vardır.”<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">19. yüzyılın en etkili
metinlerinden biri olan Komünist Manifesto, <span style="background-color: #fcff01;">komünizmin ilk resmi bildirgesi
</span>olma özelliğini taşır. Yazıldığı zamandan itibaren pek çok farklı dile
çevrilmiş, pek çok ülkede zorlu yayın süreçlerinden geçmiştir. Yasaklanmıştır.
Bizim ülkemizdeki serüveni de epey dolambaçlı, sıkıntılı olmuştur. Korkulması,
uzak durulması, çatık kaşlarla yaklaşılması gereken bir metin değil bana göre
Komünist Manifesto. Komünist kelimesinin anarşist ve ateist ile eş anlamda
kullanıldığı bir ülkede adından bahsetmek bile soğuk rüzgarlar esmesine sebep
olabilir bazı durumlarda ama ne dediğini okumak, anlamaya çalışmak kimseyi
komünist, anarşist ya da ateist yapmaz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kendimden örnek vermem gerekirse,
biraz kişisel olacak ama, ben komünizme ciddi anlamda ilgi duymaya İftarlık
Gazoz filminde yapılan bir analiz ile başladım. Filmde komünist bir karakter
vardı ve onu eleştiren insanlara Muhammet peygamberi örnek vererek onun da
aslında sınıflara bölünmüş bir toplumda bir devrim gerçekleştirdiğini,
dolayısıyla onun da bir devrimci olduğunu söylemişti. Bu benim, inandığım
peygambere bir de bu yönüyle bakmamı sağladı. O zamandan beri
komünizm-sosyalizm okumalarımda kafamda hep bu mesele oldu, olmaya devam
ediyor. Okumaya, düşünmeye, fikir geliştirmeye devam ediyorum, çabam bu yönde. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hiçbir şey katmasa bile mesela bu
kitapla birlikte yaptığım araştırma sonucu güzel şeyler elde ettim. Mesela Türkiye’deki
komünist hareketin edebiyata yansımalarını araştırırken, bizdeki
toplumcu-gerçekçi eserleri öğrendim, not ettim. İslam-komünizm arasındaki
ilişkiyi araştırırken <span style="background-color: #fcff01;">Roger Garaudy</span> ismiyle karşılaştım, kendisinin bir
sözünden çok etkilendim. Kitaplarını not ettim, okumaya heveslendim. Zaten bir
kitabı okurken en keyif aldığım şey o kitabın beni başka kitaplara
yönlendirmesi oluyor. Bir kitaptan başka ne beklenir ki daha?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kısacası bence okunması gereken
bir metin Komünist Manifesto. Unutulmaması gereken, bir metni yalnızca <span style="background-color: #fcff01;">hemfikir
olmak ya da olmamak</span> için okumuyor oluşumuz. Düşünce dünyamıza her iki türlü de
katkı sağlayacağını hatırlamamız gerek. Ayrıca, insanın ne ile hemfikir
olmadığını bilmesi de önemli değil midir?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Son olarak şunu belirtmek
istiyorum, Komünist Manifesto yanında başka çalışmalarla da okunursa daha iyi
anlaşılacak bir eser. Anlaşılmaz olduğundan değil ama daha detaylı bir
perspektif kazanmak için elbette salt Manifesto’yu okumak yeterli olmayacaktır.
Ben de şu durumda henüz bildirideki fikirlere karşı bir yorum getirebilir düzeyde
hissetmiyorum kendimi, literatüre hakim değilim, argümanların hepsini okumadım,
üzerine henüz yeterince düşünmedim. Şu an için okumakta olduğum kitaplar giriş
niteliğinde, sizlere de önerebilirim: <span style="background-color: #fcff01;">Marksizm Nedir?</span> (Emilie Burns), <span style="background-color: #fcff01;">Yeni
Başlayanlar İçin Kapital</span> (Mike Wayne) , <span style="background-color: #fcff01;">Sosyalizmin Alfabesi</span> (Leo Huberman) ve
<span style="background-color: #fcff01;">Siyasal Sistemler</span> (Ahmet Taner Kışlalı). Dediğim gibi yavaştan Roger Garaudy’nin
kitaplarına da göz atmak istiyorum. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">“Burjuvazi tüm ulusları yok olup gitmemek için burjuva üretim
biçimlerini benimsemeye zorlamakta; onları kendisinin uygarlık adını verdiği
şeyi kabullenmek zorunda bırakmaktadır. Sözün kısası, burjuvazi kendi suretinde
bir dünya yaratmaktadır.” </span><o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></b></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuQRtz4LTswkt_wSzcSoMNFDqC0NTKosj_i_QcRatKRcIid0_7IGTXg3DREAaMHItoLiLxWcollOyKaVfH6J6b3x8CD9mPpzqlgsgK1rmMNT2BSvZGOHmM9nQL-itGrPBWnMR4PJUHzwszigCll1ZiXMupFEWurkZDFs8Pgl2wq79WOA9Qp6SmZNMI7Q/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuQRtz4LTswkt_wSzcSoMNFDqC0NTKosj_i_QcRatKRcIid0_7IGTXg3DREAaMHItoLiLxWcollOyKaVfH6J6b3x8CD9mPpzqlgsgK1rmMNT2BSvZGOHmM9nQL-itGrPBWnMR4PJUHzwszigCll1ZiXMupFEWurkZDFs8Pgl2wq79WOA9Qp6SmZNMI7Q/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></b></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-51447614632629116222022-06-24T06:28:00.005-07:002022-06-24T07:00:18.280-07:00Karanlığın Sol Eli / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu (#hainlidöngüsü4)<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtHd68G3mKxTzQuaPgS2fnZ_v7cLHQ7dY6AU8Cp5QXineeeUJ3VPKFQV1jbU0EqiJY-8rgyZ6ygd5F5K3BcBpwD8lWCIAum2Rfanq-IqTluje8GqBFoWbl5S6LVwCHGZqnTmQi66jlF25SbAQJT11qLsnF4d1UVM0Ript2qvaz2aLH0HpQ-KVNIgFPeg/s1080/289592414_3290032111280808_7519847262511684537_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtHd68G3mKxTzQuaPgS2fnZ_v7cLHQ7dY6AU8Cp5QXineeeUJ3VPKFQV1jbU0EqiJY-8rgyZ6ygd5F5K3BcBpwD8lWCIAum2Rfanq-IqTluje8GqBFoWbl5S6LVwCHGZqnTmQi66jlF25SbAQJT11qLsnF4d1UVM0Ript2qvaz2aLH0HpQ-KVNIgFPeg/w640-h640/289592414_3290032111280808_7519847262511684537_n.jpg" width="640" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b style="background-color: #9fc5e8;">"En kesin olgu bile anlatış üslubu yüzünden yok olup gidebilir ya da parlayabilir."</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Sonunda okumayı çok istediğim ama bir yandan da okumaya çekindiğim, anlamam diye korktuğum bir kitabı okumuş olmaktan çok mutluyum. Daha mutlu olduğum bir şey varsa o da böyle bir kitabı çok sevmiş olmam, kitabın favorilerim arasına girmiş olması.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Karanlığın Sol Eli, Ursula'nın <span style="background-color: #fcff01;">1969</span> yılında kaleme aldığı bir kitap. Kitap <span style="background-color: #fcff01;">Hainli Döngüsü'nün dördüncü kitabı </span>olarak karşımıza çıkıyor. Diğer kitapların yorumunda bahsettiğim gibi bu döngünün kitapları birbirinden bağımsız konular işliyor ve farklı hikayeler anlatıyor olsalar da aralarında ortak bazı unsurlar var, bağlantılar var. Döngünün kitaplarını bu bağlantıları biliyor olarak okumak yazarın o bağlantılara yaptığı göndermeleri anlamamızı ve okuduğumuzdan daha çok keyif almamızı sağlıyor bence. O yüzden ben her zaman döngünün yazarın kaleminden çıktığı sırayla okunması taraftarıyım. Zaten şimdiye dek okuduğum dört kitap içinde "okunmasa da olur" diyebileceğim bir kitap çıkmadı, hepsini çok beğendim. Elbette bazılarını diğerlerinden daha çok beğendim. <u>En beğendiğim ise kesinlikle en son okuduğum Karanlığın Sol Eli oldu.</u></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #0b5394; font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b>Bilimkurgu edebiyatın en önemli ödüllerinden Hugo ve Nebula'yı kazanan Karanlığın Sol Eli'nde gezegenler birliği Ekumen'in elçisi Genri Ai birliği temsilen Kış isminde bir gezegendedir. Bu gezegen bizim dünyamıza, Terra'ya çok benzer, sadece yaz aylarında dahi çok soğuktur. Kış'ı, yani kendi ismiyle Gethen'i diğer gezegenlerden farklı kılan şey ise iklimi değildir. Bu gezegendeki insanlar çift cinsiyetli, yani androjendir. Ayın belli dönemlerinde birkaç günlüğüne erkek ya da kadın olurlar, cinsel arzuları yalnız bu günlerde yaşayıp yalnız bu günlerde cinsel birleşmeye hazır olurlar. Elçi Genri Ai böyle bir dünyaya, onları gezegenler birliğine davet etmek için elçi olarak gelmiştir. Genri bize hem bu gezegenin halkını hem de uzlaşma yolunda verdiği çabanın hikayesini anlatır. </b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #0b5394; font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Yıllar önce okumaya yeltenip ilk bölümde pes edip bıraktığım bir kitap olmuştu Karanlığın Sol Eli. O zaman daha önce hiç Ursula okumamıştım tabii, tarzını bilmiyordum. Hem yaşım daha gençti hem de o zamanlar ağırlıklı olarak farklı türde kitaplar okuyordum. Bazı kitapları okuyup anlamak, dahası sevmek için doğru anı beklemek gerekiyor. İyi ki bunun farkında olup Ursula okumaktan vazgeçmemişim, Karanlığın Sol Eli'ni - duyduğum korkuya rağmen - tekrar elime almak cesaretini gösterdiğim için de kendimle gurur duyuyor ve kendimi çok seviyorum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b style="background-color: #9fc5e8;">"Eğer medeniyetin bir karşıtı varsa, savaştır bu."</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Konusundan yukarıda bahsettim ama elbette fazla yüzeysel kaldı. Olayların anlatıcısı yalnızca Genri değil mesela. Onun yanındaki en önemli anlatıcı, Genri'nin birliğe dahil etmek istediği ilk ülkenin başbakanı <span style="background-color: #fcff01;">Estraven</span>. Kitap Estraven'in elçinin davette bulunduğu birlik konusundaki politikasını değiştirmesiyle ve bunun sonucunda hain ilan edilip ülkeden sürülmesiyle başlıyor aslında. En büyük destekçisini kaybeden Genri Ai de gezegendeki farklı ülkeleri, toplulukları birliğe davet etmek üzere yollara düşüyor. Bu iki önemli karakterin yolları elbette yeniden kesişiyor, ama nasıl! </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Bu iki anlatıcının yanında, bölümler arasında birkaç sayfa süren, Gethen topraklarına ait <span style="background-color: #fcff01;">efsanelere, söylencelere</span> yer verilmiş. Bunlar tanrısal bakış açısıyla anlatılıyor. Bu bölümler de bence çok etkileyiciydi.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Bu anlatımlar arasındaki farklılıklar bulunması da benim çok hoşuma gitti. Tek bir yazarın elinden çıksa da Ursula farkı karakterlerin sesiyle konuşmasını ustalıkla başarıyor. Başlıklarda belirtilmese de bir bölümü okurken anlatıcı değişmişse, bunu kullandığı dilden anlamak gayet mümkündü. Yazarın <span style="background-color: #fcff01;">değişik sesleri belirgin ve ayırt edici şekilde duyurmayı başarması</span> okuma keyfini de kat kat artıran bir unsurdu bana göre. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Anlatımla ilgili hoşuma giden bir başka şey ise farklı bir dile ait sözcüklerin, terimlerin yine ustalıkla kullanılmış olmasıydı. Bazı kelimeler kafamda hala oturmasa da bunların kullanılmış olması kurgunun temelini sağlamlaştıran, gerçekçiliğini artıran bir durumdu. Abartılı ve gereksiz kullanımlardan elbette kaçınmış Ursula ama ç<span style="background-color: #fcff01;">evrilmesi olanaksız</span> olan kelimeleri olması gereken bağlam içinde kullanırken bu kelimeleri, onları bizim gibi sonradan öğrenen ve onlara yabancı olan Genri Ai üzerinden anlatmaya çalışmış. Her birinin birebir karşılığını vermiyor, çünkü gerçekliğe de uygun olan budur. Her dilde farklı dillerde karşılığı olmayan, anlam yoğunluğu yüzünden tek kelimeyle çevrilemeyen kelimeler vardır. Yine metinde yabancı kalan ama yeri geldiğinde kullanılan bu sözcüklerin metne ayrı bir zenginlik kattığı görüşündeyim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b style="background-color: #9fc5e8;">"Ulaşılacak bir sonu olan bir yolculuk yapmak iyidir, ama asıl önemli olan yolculuktur."</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Bu sözcükleri sürekli gözümüze sokmadığından, abartılı kullanımlardan kaçındığından bahsettim, aynı durum kitapta geçen olaylar, diyaloglar için de geçerli. Ben her zaman Ursula'nın kitaplarında detaysızlıktan yakınırım, daha doğrusu çok fazla şey anlatabilecekken neden bu kadarını anlattı, neden daha fazlasını bizden esirgedi diye düşünürüm. Bu sefer bu düşünce aklımın ucundan dahi geçmedi çünkü her şey son derece <span style="background-color: #fcff01;">olması gerektiği gibi</span>ydi. Ne eksik ne de fazlaydı. Oysa böyle bir konuyu ele alırken, yani özellikle de o dönemde, alt metninde <span style="background-color: #fcff01;">toplumsal cinsiyet sorunu</span>nu irdeleyen bir kitap yazarken yazarın bu konuyu sivriltip didaktizme fazlasıyla kaçması, hatta belki biraz agresif bir tutum sergilemesi beklenebilir. Ben de böyle olabileceğini düşünüyordum okumadan önce ama Ursula, okura da yoğun düşünme fırsatı veren <span style="background-color: #fcff01;">hafif ama etkili</span> dokunuşlarla, vurucu cümlelerle yapmış tüm eleştirilerini. Düşüncelerini paragraflar boyunca sıralamak veya diyaloglar halinde karakterlerini bu düşünce etrafında tartıştırmak yerine, birkaç kısa cümleyle okura ana-fikri vermiş, ona bu ana-fikir üzerinde düşünme ve sorgulama olanağı tanımış. Kısacası kitapta ne gereksiz bir olay, ne gereksiz bir diyalog ne de gereksiz bir düşünce akışı var. Her sayfası dolu, doyurucu ve okuru <span style="background-color: #fcff01;">hem kurgusal hem de düşünsel yönden besleyen bir kitap</span>. Hatta açıkça söyleyebilirim ki okuduğum en doyurucu Ursula K. Le Guin kitabı Karanlığın Sol Eli oldu. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Kitabı çok sevmemin bir başka nedeni de kitabın ikinci yarısında yapılan yolculuğun, zorlu maceranın gerçekten tüm ayrıntılarıyla anlatılmış olmasaydı. Yazarın "bu çok zor bir yolculuk olmuştu" demeyip de bunun gerçekten zor bir yolculuk olduğunu göstermesi, okura adeta bu yolculuğa eşlik etmiş hissi vermesi benim için bu romanı başarılı kılan noktalardan birisi. Edebiyattaki <span style="background-color: #fcff01;">"show, don't tell"</span> kuralının en başarılı uygulamalarından biri bence bu yolculuk anlatısıydı. Sadece yüzeysel, millerin kat edildiği maddi bir yolculuk da değildi bence bu. İki kişinin birbirlerine doğru, aynı zamanda kendilerine doğru yaptığı anlamlı, duygusal bir yolculuktu da. Bu kadar güzel bir yol tasvirini en son Yüzüklerin Efendisi'nde okumuştum sanırım, Karanlığın Sol Eli'nde anlatılan da tadı damağımda kalan bir yolculuk oldu.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Caveat; font-size: x-large;"><b style="background-color: #9fc5e8;">"Karanlığa ve bitmemiş Yaratılış'a şan olsun!"</b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Ursula'nın anlatısında cinsiyetsiz bir toplum için dahi nötr zamir olarak "he/his/him" belirteçlerini kullanması eleştirilmiş gördüğüm kadarıyla. <span style="background-color: #fcff01;">Feminist söylem</span> ve t<span style="background-color: #fcff01;">oplumsal cinsiyet eşitsizliği</span>, toplumsal cinsiyetin yarattığı, hayatın her alanında etkisini gösteren <span style="background-color: #fcff01;">düalizm eleştirisi</span> temelinde kaleme alınan bu eserde yazarın bu zamirleri kullanması yadırganmış. Bana kalırsa bu, yazarın bu tercihi, eleştirdiği şeylerle ters düşmüyor çünkü kitabın karakteri Genri Ai bu düalizmin etkin olduğu bir toplumda yetişmiş, toplumsal cinsiyetin yarattığı kalıplar ona da etki etmiş, doğal olarak kullandığı dile de yansımış bu etki. Zaten anlatı boyunca Genri Ai bu konuda yer yer bocalıyor, karşısındakini hangi zamirle tanımlaması gerektiğini bilmiyor ve yazdığı dilin sınırları dahilinde bir tercih yapıyor - ki bu tercihi de aslında onun <span style="background-color: #fcff01;">zihninin dahi toplumsal cinsiyetten kaynaklanan bir düalizm ile şekillendiğini</span> gösteriyor. Bu durum da bana kalırsa <u>insanı dilin karekteri ve sınırları, bu sınırların insanın düşünme şekline etkisi gibi konular hakkında düşünmeye, bu konulara yönelik eleştirel bir bakış kazanmaya itiyor.</u></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Kitabı ne kadar övsem az gerçekten. Beğeneceğimi düşünüyordum aslında ama bu kadar hayran olacağımı tahmin etmiyordum gerçekten. Kitabı okurken sürekli bir daha ne zaman okurum onu düşündüm. Dediğim gibi kitap yazardan okuduğum en doyurucu kitap oldu. Okuyacağım daha bir sürü kitabı olduğu için çok seviniyorum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Karanlığı Sol Eli çok çok çok güzeldi. Bu kitapla Ursula'ya olan hayranlığım kat be kat arttı. En kısa zamanda bazı şeyleri unutup yeniden okumak için sabırsızlanıyorum. Şimdilik döngünün devam kitaplarıyla ilerleyeceğim. Sırada Dünyaya Orman Denir var, ondan sonra Mülksüzler. Özellikle Mülksüzler için aşırı heyecanlıyım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">İyi ki yazmışsın Ursula!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZOgkWpWzHZq8JZLZx17H3erPeVH9OraczDtjPIjZz08zc02g_qR0NCOaPwkCncsG8ubsh-0nPYn-SoWzO8OWSdM6QDTDL_IoV9RNo8lbhZDYQ5jBpsdsjCR3tLkfbLUFvsvYSNrlKy5DeTjEYNtb4ylf-icV61tKf5klIoHRHyFOCmTyt5xGaSX7DTA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZOgkWpWzHZq8JZLZx17H3erPeVH9OraczDtjPIjZz08zc02g_qR0NCOaPwkCncsG8ubsh-0nPYn-SoWzO8OWSdM6QDTDL_IoV9RNo8lbhZDYQ5jBpsdsjCR3tLkfbLUFvsvYSNrlKy5DeTjEYNtb4ylf-icV61tKf5klIoHRHyFOCmTyt5xGaSX7DTA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Siz Karanlığın Sol Eli'ni okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Benimle paylaşın!</span></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-6979408749643703142022-06-21T10:57:00.006-07:002022-06-21T10:58:50.366-07:00Vahşi Kızlar / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvQ3cp-TfJse47-XK9EmPCrx0BGQ8aWnaV55Wx0q1z0M_IkP7HkHt3ZJssm6kwTZGj_luhV0Oje2t8AYaaqyEGj24424pQYW542MnXpoznoi7wkXbYAhDcSE4x51RYhQGPPvL5egB-JH4J_REfmG-aG0TuIkr-OwWm3wp3S3WcJqaL1vuC3z01NNP9SQ/s1080/283560569_1149601115829292_8081945143707286461_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvQ3cp-TfJse47-XK9EmPCrx0BGQ8aWnaV55Wx0q1z0M_IkP7HkHt3ZJssm6kwTZGj_luhV0Oje2t8AYaaqyEGj24424pQYW542MnXpoznoi7wkXbYAhDcSE4x51RYhQGPPvL5egB-JH4J_REfmG-aG0TuIkr-OwWm3wp3S3WcJqaL1vuC3z01NNP9SQ/w640-h640/283560569_1149601115829292_8081945143707286461_n.jpg" width="640" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Vahşi Kızlar</span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Özgün Adı: The Wild Girls</span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazarı: Ursula K. Le Guin</span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Çevirmeni: Seda Taş</span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazıldığı Tarih: 2011</span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="color: #a64d79; font-family: Lobster; font-size: x-large;">✦</span></div><p></p><p></p><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; font-size: xx-large;">Hiç aklımda yokken okuduğum bir kitap oldu Vahşi Kızlar</span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; font-size: xx-large;">. Varlığından haberdardım ve amazonda gördüğümde filan merak ediyordum ama yakın zamanda okumak gibi ciddi bir planım yoktu. En çok da bu plansız okumalar tat vermiyor mu, bayılıyorum bu duruma ♥️</span></div><span style="font-size: x-large;"><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Vahşi Kızlar kısacık ama buna ters orantılı şekilde son derece etkileyici bir öykü. Ursula okuyanlar bunun onun tarzı olduğunu bilirler, kısa yazar, öykünün tadını damağınızda bırakır ve sizi hiç beklemediğiniz şekilde sarsar, etkiler. Vahşi Kızlar da bir oturuşta okunabilen ama etkisini uzun süre hissettiren bir öykü.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Iki "toprak çocuğu", iki kız kardeş olan Modh ve Mal, toplumda daha üst statüye sahip olan Taç halkının erkekleri tarafından kaçırılır. Taç erkeklerinin Toprak kadınlarıyla evlenmesi, soylarını onlarla devam ettirmesi gerekmektedir çünkü. Bu erkeklerin karısı olmak için Taç toplumunda eğitilmeye başlar kızlar. Geçmişlerini, ailelerini, kültürlerini, geleneklerini unutmaya zorlanırlar. Bu zorbalık altında Modh küçük kardeşi Mal'ı korumak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Böyle hüzünlü bir hikaye anlatıyor kitap. Modh ve Mal'ın başına gelenler bana Osmanlı tarafından "devşirilen" çocukları hatırlattı. Aynı zamanda harem için satın alınan, hareme hediye gönderilen cariyeleri de... Bu yalnız Osmanlı'da görülen bir şey değildir elbette fakat en aşina olduğum tarih kendi tarihimiz olduğu için hikâyenin bende uyandırdığı çağrışımlar bunlar oldu. Hikâyede anlatılanların salt kurgu olmadığı, tarihte bunların aynısının yaşandığı bilinci insanın tüylerini diken diken ediyor gerçekten. Ursula bu yaşanmışlıkları öylesine sade ama öylesine vurucu bir şekilde anlatmış ki duygulanmamak, sonra da olanlara öfkelenmemek elde değil.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Kısa bir öykü ama başından sonuna kadar büyülü gerçekçi bir unsura da yer verilmiş ki bu da beni fazlasıyla etkiledi.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Bu arada kitapta Ursula'nın birkaç makalesine, şiirlerine ve birkaç söyleşiye de yer verilmiş. Bu yazıları da keyifle okudum. Hatta "Okurken Uyanık Kalmak" yazısını çok beğendim.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans";"><div style="text-align: justify;">Özetle çok etkilendiğim ve çok sevdiğim bir kitap oldu Vahşi Kızlar. Yazarı hiç okumamış olanlar için de uygun bence. Iyi ki okumuşum.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626;"><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;">Muggle herkese öneriyor 💖</div><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Josefin Sans"; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlZJnjVQ7Pt_WkECMYUXX38cJ3gZwfBeRXw2k3e_fzDnq03nMPp6tL86gE9rNDwTMfb808K7GXDAt11SM9zSz8fH1H7JyC14WdgXwSuyyTDaMOuAsAGmMI2Hl7JHUkznfQybTtwHBhfFHaRZ104koed1qaayFyqvR_mx02VDIWWrL5IdzJmymp1kZVyA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlZJnjVQ7Pt_WkECMYUXX38cJ3gZwfBeRXw2k3e_fzDnq03nMPp6tL86gE9rNDwTMfb808K7GXDAt11SM9zSz8fH1H7JyC14WdgXwSuyyTDaMOuAsAGmMI2Hl7JHUkznfQybTtwHBhfFHaRZ104koed1qaayFyqvR_mx02VDIWWrL5IdzJmymp1kZVyA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Josefin Sans"; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;"><b>Siz Vahşi Kızlar'ı okudunuz mu?</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;"><b>Hakkında neler düşünüyorsunuz?</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;"><b>Benimle paylaşın!</b></span></div><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: center;"><br /></div></span></span><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-48008421554851827392022-06-19T11:22:00.006-07:002022-06-19T11:22:53.875-07:00Yanılsamalar Kenti / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu (#hainlidöngüsü3)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHf6ds9Lkds_UoS7AP0XBOk10o9ED5MJy-ALDEvS4wUjB4YxRhSlrsewTOSk3dmGqbjxb4WPXa_3XWshvKvWqRsuyMokT_nwqvOtTNpld-ITZtdd2uQrYYkG4saEn4ILY6n3N_Dda51-FtGmJJqoOE7JtwvnqQwpMEaTmCtuOHVqcnLAgqqNJpbzgkyA/s475/1598015.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="475" data-original-width="299" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHf6ds9Lkds_UoS7AP0XBOk10o9ED5MJy-ALDEvS4wUjB4YxRhSlrsewTOSk3dmGqbjxb4WPXa_3XWshvKvWqRsuyMokT_nwqvOtTNpld-ITZtdd2uQrYYkG4saEn4ILY6n3N_Dda51-FtGmJJqoOE7JtwvnqQwpMEaTmCtuOHVqcnLAgqqNJpbzgkyA/w402-h640/1598015.jpg" width="402" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yanılsamalar Kenti</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Özgün Adı: City of Illusions</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazarı: Ursula K. Le Guin</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Çevirmeni: Meltem Tayga</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazıldığı Tarih: 1967</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #0b5394; font-family: Lobster; font-size: x-large;">✦</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="background-color: white; text-align: left;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;"><br /></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; text-align: start; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;">Yanılsamalar Kenti, gerçeği yitirişin, düşlere uyanışın, sarı gözlü bir yabancının varoluşunun gizini arayışının öyküsü...
Bütün bunların arasından, bugünün ve yarının dünyasını tehdit eden "ideolojik" kandırmacaların, aldanışların Ursula K, Le Guin'in usta anlatımı ve kurgusuyla açığa çıkarılışı...
Bu serüven, "bir insanın, doğduğu gezegenin yıldızların arasında nasıl döndüğünü görebileceğini" kanıtlıyor.</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; text-align: start; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="background-color: white; text-align: left;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;"><br /></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="background-color: white; text-align: left;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;">"İnsan yaşamak için ölmeye razı olmalıdır."</span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #0b5394; font-family: Neucha; font-size: large;"><b><br style="background-color: white; text-align: left;" /></b></span><br style="background-color: white; color: #181818; font-family: Lato, "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; text-align: left;" /><div style="text-align: justify;"><span style="color: #181818; text-align: left;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">Aslında şimdiye dek okuduğum Hainli kitapları arasında bence hikayesi en ilginç olanı Yansılsamalar Kenti'ydi. Sadece konularını düşününce en çok sevdiğim bu kitap oldu diyebilirim. Ne var ki bence bu hikaye daha güzel anlatılabilirdi diye de düşünmeden edemiyorum. Her ne kadar kurgu sağlam temellere dayanıyor olsa da olayların temposundaki iniş çıkışlar benim açımdan okuma keyfini olumsuz etkiledi. Falk'ın yolculuğu, kendini bulmak amacıyla çıktığı yolculuk elbette merak uyandırıcıydı ama bu yolda başına gelenler bir süre sonra benzer bir örüntüde ilerliyor gibi geldiği için bana, ilgimi kaybettim açıkçası. Falk'ın "durakları" belki de benim henüz anlamadığım bazı </span><span style="background-color: #fcff01;">alt anlamlar</span><span style="background-color: white;"> içeriyordu, bilemiyorum. Kısacası kitabın ortalarında, bir şeyler olacağına dair inancımı yitirme noktasına geldim. Her kitapta muhakkak "bir şey olacak" diye bir kaide de yok elbette ama karakter kitabın başında "ben kendimi bulmak için bir yolculuğa çıkacağım" diyorsa elbette siz de o yolculukta ya da yolculuğun sonunda "bir şey olmasını" bekliyorsunuz. Buna dair umudum kalmamıştı işte.</span></span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="color: #181818;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></span></div><span style="color: #181818; text-align: left;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">Neyse ki bu (benim açımdan) durgun sayfaları atlatmayı başardım. Son iki-üç bölüm gerçekten kitabın en güzel kısımlarıydı bence. Yine de Es Toch'da geçen bölümlerin daha erken gelmesini, orada olanların daha uzun anlatılmasını isterdim. Bir okuyucu olarak bu kente ve bu kentin insanlarını alelacele değil de sindire sindire tanımak isterdim. Ama öyle olmadı sanki, son bölümlerde aşırı bir bilgi ve </span><span style="background-color: #fcff01;">şaşırtmaca/komplo/entrika</span><span style="background-color: white;"> yüklüydü. Birden bunların bombardımanına tutulmuş gibi hissettim kendimi. Ne oluyor, ne oldu demeden de kitap bitiyor zaten. Belki bana öyle geldi ama çok güzel olan bu bölümlerin biraz aceleye getirilmiş olduğunu sezdim okurken. Dediğim gibi bu kısımlar daha uzun sayfalara yayılsaydı hem mekana ve karakterlere daha çok alışırdık hem de hareketlilik son bölümlere sıkışmaz, paylaştırılmış olurdu.</span></span></div></span><div style="text-align: justify;"><span style="color: #181818;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></span></div><span style="color: #181818; text-align: left;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">Bu iki olumsuz eleştirimin yanında kitapla ilgili en çok hoşuma giden şeye değineyim. </span><span style="background-color: #fcff01;">Benlik, kimlik, kişilik, zihin ve hafıza</span><span style="background-color: white;"> temalarının ağırlıklı olarak işlendiği bir kitap Yanılsamalar Kenti. Kişinin kimliğini ne oluşturur, zihin nedir, hafıza mıdır yoksa daha fazlası mıdır? "Ben" dediğimiz şey hatıralarımız mıdır? İç güdülerimiz mi? Bu gibi soruları sorduran, bu sorular üzerine düşündüren bir kitaptı Hainli döngüsünün üçüncü kitabı. Bu </span><span style="background-color: #fcff01;">düşünsel sorgulamaları</span><span style="background-color: white;"> yaptırması çok hoşuma gitti. Le Guin'in zihnimde oluşturduğu bu soruları Bourdieu sosyolojisiyle birlikte düşünüp kafa yormak için sakin bir anı kollamaktayım.</span></span></div></span><div style="text-align: justify;"><span style="color: #181818;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></span></div><span style="background-color: white; color: #181818; text-align: left;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">İlginç konusu, sonundaki şaşırtmacaları, Sürgün Gezegeni'nden yansımalar barındırdığı ve içinde barındırdığı temalar için üç yıldız.</span></div></span><div style="text-align: justify;"><span style="color: #181818;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></span></div><span style="background-color: white; color: #181818; text-align: left;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;">Karanlığın Sol Eli için çok heyecanlıyım.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: x-large;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGYpUwodtFH8Ky4uLKVqEKu9iybEJFgZCO3_dAklxpYoCmtTK2AbSc4EVK9EK_d4JMbUpGDUEwo8kSRIqsf6Gg_7n3VFOn_6LJvkpUBkcCdat5wndjEI79xq9koTd9pkM5khYPngTRxtUZnZhEMo4cgeTEnAhWCSWKr8rA6-KoP9TfSCCCIsQrnwFxpA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGYpUwodtFH8Ky4uLKVqEKu9iybEJFgZCO3_dAklxpYoCmtTK2AbSc4EVK9EK_d4JMbUpGDUEwo8kSRIqsf6Gg_7n3VFOn_6LJvkpUBkcCdat5wndjEI79xq9koTd9pkM5khYPngTRxtUZnZhEMo4cgeTEnAhWCSWKr8rA6-KoP9TfSCCCIsQrnwFxpA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Siz Yanılsamalar Kenti'ni okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Benimle paylaşın!</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div></div></span></div>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-87456495724220555272022-06-18T11:07:00.003-07:002022-06-19T11:23:04.527-07:00Sürgün Gezegeni / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu (#hainlidöngüsü2)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq5q6_jJzrEpTIq8jebIc405exckE1l550wdOLyEygKl8y_4MMnS2Ff7uO9B9ebdoINyTEFmQ3VPD_Dl3N9_brx1ctS2ViAEdKxXUsQxPh-B6Y6oLEWKVkt_ZQLRoj--aqR0dLhZwvT_0SvCS9I0dwTPXarqKr9oOg7J1YFFsHsCsY511C0IAlrB-4rg/s1080/265636653_611405440139341_6401695923386230381_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjq5q6_jJzrEpTIq8jebIc405exckE1l550wdOLyEygKl8y_4MMnS2Ff7uO9B9ebdoINyTEFmQ3VPD_Dl3N9_brx1ctS2ViAEdKxXUsQxPh-B6Y6oLEWKVkt_ZQLRoj--aqR0dLhZwvT_0SvCS9I0dwTPXarqKr9oOg7J1YFFsHsCsY511C0IAlrB-4rg/w640-h640/265636653_611405440139341_6401695923386230381_n.jpg" width="640" /></a></div><span style="color: #6aa84f;"><br /></span><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">Sürgün Gezegeni</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">Özgün Adı: Planet of Exile</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">Yazarı: Ursula K. Le Guin</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">Çevirmeni: Ekin Odabaş</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">Yazıldığı Tarih: 1966</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Lobster; font-size: large;">✦</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Neucha; font-size: large;">"Yanlış sorulara verilecek doğru cevaplar yoktur"</span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Neucha; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;">Döngünün ikinci kitabı olsa da Sürgün Gezegeni aslında bir devam kitabı değil, yani Rocannon'un Dünyası'nın bittiği yerden başlamıyor ve bağımsız okunsa dahi anlaşılır nitelikte. Elbette birkaç unsur ilk kitabı okuyan okurlar için artık tanıdık olduğundan okuması daha keyifli olabilir. Yine de bir önceki kitabı okumamanın herhangi bir rahatsızlık yaratacağını sanmıyorum.</span><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;">Sürgün Gezegeni, Rokanan Gezegeninden farklı bir gezegen. Burada Rokanan'dan gelmiş ve orada kalmış/bırakılmış insanlar var. Gezegenin yerli halkı, </span><span style="background-color: #fcff01; color: #262626; text-align: left;">Tevarlılar</span><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;"> da onlara pek dostça yaklaşmıyor. Tevarlılar insanlara</span><span style="background-color: #fcff01; color: #262626; text-align: left;"> Yabansoylu</span><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;"> diyor ve iki topluluk arasında süregelen bir savaş olmasa da bir nevi soğuk savaş var. Bir arada yaşamıyor ve birbirleriyle evlenmiyorlar.</span><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;">Işte böyle bir sosyo-kültürel, sosyo-politik bir bağlamda bir Tevarlı olan Rolery ile bir Yabansoylu olan Jacob Agat tanışıyor ve birbirlerine aşık oluyorlar. Hikayenin en can alıcı noktası onların aşkı olsa da Sürgün Gezegeni aslında onların aşkını anlatan bir kitap değil.</span><span style="background-color: #fcff01; color: #262626; text-align: left;"> Ortak bir düşmana karşı birlik olmak</span><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;"> temalı bir kitap okuyoruz, aksi halde toplumların başına ne geleceğini de.</span><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;">Yine aslında pek çok detayın anlatılabileceği ama ayrıntılardan uzak, sade, kısa ve öz bir hikaye sunuyor Ursula okurlarına. Artık kabullendim, yazarın tarzı bu, sanırım bunu hikayenin özünü gölgelememek için yapmıyor. Yoksa bu yazdıklarından gerçekten yüzlerce sayfa süren kurgular çıkardı. Rolery ve Jacob'ı ve üzerinde yaşadıkları gezegeni daha çok okumak isterdim ama Ursula anlatacağını anlatıp orayı terk etmiş, kapıları bize de kapatmış gibi hissediyorum. Her ne kadar hikayeyi keyifle okusam ve karakterleri hafızamda ve yüreğimde yer etmiş olsa da o boşluk hissinden, eksik kalmışlık hissinden de kurtulamıyorum. Yine buna rağmen kitabı olumsuz eleştirmek de gelmiyor içimden, tuhaf bir ruh hali içindeyim.</span><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><br style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;" /><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;">Öyle ya da böyle, bunu ilk kitaptan bir tık daha çok sevdim. Dediğim gibi müstakil bir kitap olarak da okunabilir ama bence döngünün ilk kitabı da oldukça keyifliydi, onu da es geçmeyin derim.</span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;"><br /></span></span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: #fcf4e1; text-align: start; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #6aa84f; font-family: Neucha; font-size: large;"><b>"Otorite, kişinin kendisinden mi kaynaklanır, yoksa etrafındakilerden mi?"</b></span></span></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-48974605713572114102022-06-17T12:25:00.005-07:002022-06-19T11:23:16.390-07:00Rocannon'un Dünyası / Ursula K. Le Guin | Kitap Yorumu (#hainlidöngüsü1)<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrflpI33fTwAxysKI6tsZUaMDs-sU_fw1j1D3YVeG-Cud7xaRsctRA3xX4OyDKW4r-I7AfneQMyELJJ-Tm3r56xuwHRW2QVuYxdjp2G4iXW9eo_oR2ceTP4ul0TUDmDPskAFABXqoJYGPZBHaP8W5wWN6RLqFYXLJC1aZbDZKf03id1c5dIBw_igZMyg/s1080/256873502_423022769374958_2561795356851818913_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrflpI33fTwAxysKI6tsZUaMDs-sU_fw1j1D3YVeG-Cud7xaRsctRA3xX4OyDKW4r-I7AfneQMyELJJ-Tm3r56xuwHRW2QVuYxdjp2G4iXW9eo_oR2ceTP4ul0TUDmDPskAFABXqoJYGPZBHaP8W5wWN6RLqFYXLJC1aZbDZKf03id1c5dIBw_igZMyg/w640-h640/256873502_423022769374958_2561795356851818913_n.jpg" width="640" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Rocannon'un Dünyası (Hainli Döngüsü #1)</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Özgün Adı: Rocannon's World (Hainish Cycle #1)</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Yazarı: Ursula K. Le Guin</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Çevirmeni: Tuba Çele</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Yazıldığı Yıl: 1966</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">✦</span></p><p style="text-align: center;"></p><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; font-size: x-large; text-align: left;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; font-size: x-large; text-align: left;">Rocannon'un Dünyası Ursula'nın yazdığı ilk roman özellikliğini taşıyor. İki türün, bilim-kurgu ve fantezinin ustalıkla harmanlandığı bu kitapta antropolojik bir çalışma için Fomalhaut II isimli gezegene gelen Rocannon'un gezegeni kurtarmak adına çıktığı yolculuğa dahil oluyoruz. Geneline bakıldığında bir yolculuk hikayesi anlatıyor Ursula, elbette maceralarla, tehlikelerle dolu bir yolculuk bu.</span></div><span style="font-size: large;"><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; text-align: left;"><div style="text-align: justify;">Yazarın ilk romanı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım. Okurken bunu aklıma getirecek herhangi bir boşluk hissetmedim, ayakları yere sağlam basan bir kurguyla, incelikli bir anlatımla karşılaştığım için bunun yazarın ilk romanı olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi. Özellikle romanın çok güçlü bir girişi var, daha o bölümden büyük bir merak uyandırıyor ve fantastik edebiyat severlerin gönlünü çalıp içine çekiyor.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; text-align: left;"><div style="text-align: justify;">Dediğim gibi Ursula kurgusunda iki türü hiç zorlanmadan iç içe geçirebilmiş. Bir tarafta gezenler arası iletişimi sağlayan cihazlar, ulaşımı olanaklı kılan uzay gemilerini, diğer tarafta telepatik güçleri olan ırkları, uzak mesafeleri daha kısa sürede kat etmenize yarayan uçanatları okumak hiç de zorlama gelmiyor insana. Kurguda bu açıdan hiçbir yapaylık, dahası hiçbir abartı yok bence. Anlatımla ilgili de aynı durum geçerli aslında. Ursula'nın hikaye anlatıcılığı çok doğal, abartıdan ve gereksiz detaylandırmalardan uzak, yalın ama aynı zamanda olabildiğine incelikli.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: "Josefin Sans"; text-align: left;"><div style="text-align: justify;">Böylesine kısa bir kitabın içinde bambaşka bir dünyayı, bu dünyaya ait bambaşka ırkları, bu dünya tarihinin bir parçası olan mitlerden esintileri ve özelde koskoca bir macerayı barındırıyor olması beni esere ve yazarına hayran bıraktı doğrusu.</div></span><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><span style="color: #262626;"><br /></span></div><span style="background-color: white; color: #262626; text-align: left;"><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;">Kitabı okuduğuma çok memnunum. Rocannon'un Dünyası Hainli Döngüsü serisinin de ilk kitabıymış. Diğer kitapları merak ediyorum ve okumak için sabırsızlanıyorum.</div><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Josefin Sans"; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje7tz6a2mLmsOn3GFWxfUALLQFA0DiVxL_iSEIuLDWpFMA3zvitbq_VUJKn7wVPI6SdQy8YUs7XUb2GOT8b3TqkX1Df8uyVJsaQlY6OXnTj-0tADZt3fsdmorqBQDOIKMCs2jwy4Qq4Uo6oRZ75UUkFdZHS5CPA0XfYYGxhUjkHimHbfAkdFjjEzrtfQ/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEje7tz6a2mLmsOn3GFWxfUALLQFA0DiVxL_iSEIuLDWpFMA3zvitbq_VUJKn7wVPI6SdQy8YUs7XUb2GOT8b3TqkX1Df8uyVJsaQlY6OXnTj-0tADZt3fsdmorqBQDOIKMCs2jwy4Qq4Uo6oRZ75UUkFdZHS5CPA0XfYYGxhUjkHimHbfAkdFjjEzrtfQ/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Josefin Sans"; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;">Siz Rocannon'un Dünyası'nı okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;">Hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;">Benimle paylaşın!</span></div><div style="font-family: "Josefin Sans"; text-align: justify;"><br /></div></span></span><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-78055606146585745662022-06-17T12:16:00.005-07:002022-06-17T12:16:56.992-07:00Sadist / Stephen King | Kitap Yorumu<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVEpe7OtqfCUWL_gI5Zh3h6F69rhjrPVqGSWCz61TaCFEvEs8aykkj-eRxyw1lMt0P9ukqaHx93VFTejbkxdNvlRu7litYqEkjQqzNarqSgPkACw0Rd8MvWEh_T1WdoFrPehm59L_pzCZooGOfZnGwudiQ87mydvcrOunGeMmybvEoAKuFPgPahPjXOA/s1080/271480974_324256019594900_520456382238368498_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVEpe7OtqfCUWL_gI5Zh3h6F69rhjrPVqGSWCz61TaCFEvEs8aykkj-eRxyw1lMt0P9ukqaHx93VFTejbkxdNvlRu7litYqEkjQqzNarqSgPkACw0Rd8MvWEh_T1WdoFrPehm59L_pzCZooGOfZnGwudiQ87mydvcrOunGeMmybvEoAKuFPgPahPjXOA/w640-h640/271480974_324256019594900_520456382238368498_n.jpg" width="640" /></a></div><br /><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Sadist</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Özgün Adı: Misery</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Yazarı: Stephen King</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Çevirmeni: Gönül Suveren</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Yazıldığı Tarih: 1987</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">✦</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #990000; font-family: Neucha; font-size: large;"><span style="background-color: white; text-align: start;"><b>"Ünlü yazar Paul Sheldon, bir dağ yolunda trafik kazası geçirir. Kar fırtınasının ortasında baygın ve yaralı bir haldeyken, yazarın romanlarının saplantılı bir hayranı olan Annie Wilkes tarafından “kurtarılır”. Eski bir hemşire olan Wilkes’ın evine götürüp bir odaya kapattığı Sheldon neyle karşı karşıya kaldığını anladığında, hayal gücünün sınırlarını zorlayan “sancılı” günler de başlamış olacaktır."</b></span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Okuduğum her kitabıyla birlikte Stephen King'i biraz daha seviyorum. En son 22/11/63 ile hayranlığımı tam olarak kazanmıştı, Sadist ile bu pekişmiş oldu. Sadist King'den okuduğum beşinci kitap oldu. Bu beş kitap içinde 22/11/63 ve Sadist sanırım en sevdiğim olarak zirveyi paylaşıyor. Türleri birbirinden biraz farklı, Sadist'te korku-gerilim ve psikolojik gerilim daha çok ağır basıyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Konusu, kitabın ürkütücülüğünün yanında bile geçmiyor. Kişinin özgürlüğünü elinden alma, her türlü psikolojik ve fiziksel şiddet, sürekli duygu-durum değişiklikleri gibi şeylerin karakteri içine ittiği umutsuzluk, çaresizlik ve korku - en çok korku - okuyucuya olduğu gibi yansımış bence. Bana yansıdı yani. King bu tür dehşet verici şeyleri nasıl hayal edebiliyor aklım almadı tabii ama aktarım öylesine canlı ki ben bunları hayalimde canlandırmakta hiç zorluk çekmedim ve bu işin en ürkütücü yanıydı tabii. Bazen ben de Paul ile birlikte üst katta gezinen Annie'nin ayak seslerine kulak kesildim resmen.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Akıcılığına, sürükleyiciliğine değinmeme bile gerek yok. Boş bir günde, tek oturuşta bile biter bence. Yalnızca iki karakter ve tek bir mekanda geçen roman bence hiçbir noktasında sıkıcılaşmıyor, tek düze bir tempoda ilerlemiyor. Bu da bence takdir edilmesi gereken bir şey. Okuduklarımızın çoğu Paul'ün kafasından geçen şeyler, böyle olunca kitapta hareketlilik, eylem yok gibi gelebilir ama... Paul'ün kafasından geçen felaket senaryoları bile insanın tüylerini ürpertmeye yetiyor. Karakter de yazar olunca kafasında kurduğu şeyler de detaylı ve canlı oluyor, bu da ister istemez onun hissettiği "diken üstündeliği" okuyucunun da hissetmesini sağlıyor.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ben çok beğendim. Stephen King'in bu romanı yazarken hayranlarının The Eyes of the Dragon kitabına verdikleri tepkiden etkilenmiş sanırım ve Paul karakteri de onun korku türünde yazmaya zorlanmasını temsil ediyormuş. Okurken de bunu düşündüm ben, acaba kendi de böyle mi hissediyor, romanın çıkış noktası böyle bir şey miydi diye. Mutlaka onu böyle bir kurgu yazmaya iten bazı nedenler vardır diye düşünüyor insan. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabı okumaya başlayınca film uyarlaması gözümde canlandı hemen. Çok hatırlamıyorum filmi, hayal meyal ama Annie sahneye çıkar çıkmaz gözümde Kate Bates canlandı. Nasıl yer etmişse hafızamda hep o geldi gözümün önüne. Kitabı anneme de okuttuktan sonra onunla filmi de izleyeceğim bir daha. Tek başıma olmaz, ı-ıhh..</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBa5vfC3RpyUMil93WJhM5F0Lm7TBGftnwOUv2vdGCWiQv1rxLkNxiOXCywIm5iMWK-oT-pMNXKGFzcqoJjRcKJpTAe0JNAbntjvbzJUMJOKPY57_oafZt5CViLfY4UouEv2naNC0GBEUidG8O1LojznYgNJ6VctpY399w-XsS2KjO7nP89VleQcaSNA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBa5vfC3RpyUMil93WJhM5F0Lm7TBGftnwOUv2vdGCWiQv1rxLkNxiOXCywIm5iMWK-oT-pMNXKGFzcqoJjRcKJpTAe0JNAbntjvbzJUMJOKPY57_oafZt5CViLfY4UouEv2naNC0GBEUidG8O1LojznYgNJ6VctpY399w-XsS2KjO7nP89VleQcaSNA/s1600/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Siz Sadist'i okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Hakkında neler düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Bana mutlaka okumalısın dediğiniz bir Stephen King öneriniz var mı?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Benimle paylaşın!</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">(King'den şimdiye dek okuduğum kitaplar: <span style="color: #e06666;">Kubbenin Altında, Korku Ağı, 22/11/63, Sadist</span>)</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-42345682496678221222022-06-17T12:08:00.004-07:002022-06-17T12:08:22.188-07:00Tavşan Yılı / Arto Paasilinna | Kitap Yorumu<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTvzXur8Yom6HkAkBKbC7kz9xcxFGvr_VxQS-0kIBLdKQ4ffJ1Vb8CLHi4fFMut8ITl5jgVa67P-UGPK0Lv0tmqVtA7ZCOS6PHaJ4kByAHScAZEatbcK717PSzMab2yybrIV6Vd3wjM5VAwBu9Tc_3Acbt29LN3p64EAygeAy19xTn6tifUTaLP92wfw/s1350/271209457_451606009776075_5030322418613498664_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1350" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTvzXur8Yom6HkAkBKbC7kz9xcxFGvr_VxQS-0kIBLdKQ4ffJ1Vb8CLHi4fFMut8ITl5jgVa67P-UGPK0Lv0tmqVtA7ZCOS6PHaJ4kByAHScAZEatbcK717PSzMab2yybrIV6Vd3wjM5VAwBu9Tc_3Acbt29LN3p64EAygeAy19xTn6tifUTaLP92wfw/w512-h640/271209457_451606009776075_5030322418613498664_n.jpg" width="512" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Tavşan Yılı</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Özgün Adı: </span><span style="background-color: white; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Jäniksen vuosi</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazarı: Arto Paasilinna</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">Çevirmeni: Cenk Pamay</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">Yazıldığı tarih: 1975</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;">✦</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZDzENA9V0Np3asj8FrzXHL4e4GbcdsWcpljkmiev4yjqdqA5-PjnWZOqeOyXp3gVlt_3E4J0_0GVc-P8NVap3u97crZHt0AG3F84WmltN569jm68PU3zIYbcP31ntHvsmelfcCSKV1VGKF2amEtzuyi3N2R-2A9ahvHRSDrO0LLuGV6WD4WuKrtF9mA/s1280/271279904_342920860700400_3102377453605462169_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="1024" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZDzENA9V0Np3asj8FrzXHL4e4GbcdsWcpljkmiev4yjqdqA5-PjnWZOqeOyXp3gVlt_3E4J0_0GVc-P8NVap3u97crZHt0AG3F84WmltN569jm68PU3zIYbcP31ntHvsmelfcCSKV1VGKF2amEtzuyi3N2R-2A9ahvHRSDrO0LLuGV6WD4WuKrtF9mA/w512-h640/271279904_342920860700400_3102377453605462169_n.jpg" width="512" /></a></div><br /></span></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabı sevdim mi sevmedim mi bilemiyorum, belirsiz bir duygu yarattı bende. Okurken keyif aldım mı, evet. Ama sorun şuydu ki ben hep büyük bir şey olacak ve şaşıracağım diye bekledim, en baştan öyle şartladım kendimi. Bu da aslında okuduğum bölümün, okuduğum sayfanın tadını çıkarmamı engelledi bence biraz. Kısacası kitap genel olarak boş bir beklentinin kurbanı oldu. Kitaba büyük beklentiyle başlamasaydım eğer kitabın bana verdiklerinden farklı bir şey de ummayacaktım, verdiklerinin tadını çıkarmaya bakacaktım.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitap, bir yaban tavşanının peşinden ormana dalıp bütün hayatını arkasında bırakan, yeni bir hayata başlayan Vatanen isimli bir gazetecinin hikayesini anlatıyor. Tavşanla dost olan Vatanen ülkenin farklı yerlerini bu yeni arkadaşıyla geziyor, çeşit çeşit insan görüyor, türlü türlü olaylar geçiyor başından. Aslında hayvan evcilleştirmenin tam tersi bir durum söz konusu bence kitapta. Sanki yaban tavşanı Vatanen'i alıp onu "yabanileştiriyor". Bunu insanlardan soyutlanıp tamamen kendini doğaya vermek gibi de düşünmeyin. Aslında Vatanen insanlarla iletişimini de sürdürüyor, gerektiğinde şehre de gidiyor ama bir yere yerleşmiyor mesela, bir şeylere, daha doğrusu eşyalara ve maddi şeylere bağlanmıyor. Bir yerden ayrılması, etkileşimde olduğu insanlardan uzaklaşması onun için sorun olmuyor. Tavşan ve o sadece birbirlerine sahipler, birbirlerinin dostluğuna sahipler aslında. Gerisi ikisini de ilgilendirmiyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Şehirden, tekdüzeleşen hayattan, yapmacık/sahte/ikiyüzlü insan ilişkilerinden sıkılıp doğaya dönme, özünü bulma temalı bir kitap Tavşan Yılı. Beklentinizi doğru ayarda tutarsanız belki keyif alabilirsiniz. Her şeye rağmen kitapta olanları düşündüğümde kitap için "beğenmedim" demek gelmiyor içimden. Yine de herkese hitap eden bir kitap olduğunu da söyleyemem, gönül rahatlığıyla "herkes okumalı" da diyemem. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İlerde, yaşım biraz daha ilerlediğinde bir kez daha okumak istiyorum Tavşan Yılı'nı. Çünkü bu gerçekten de farklı duygu-düşüncelerle, farklı bakış açılarıyla, kazanılmış farklı deneyimlerle okunduğunda farklı anlamlar çıkarılabilecek, farklı bir tat verecek bir kitap bence. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İşin en tuhaf yanı, kitabı bitirdiğim an sorsanız hiç duraksamadan "okumasam da olurmuş," derdim ama üzerine düşündükçe kitap hakkındaki düşüncelerim daha bir olumlu oluyor. Garip bir etkisi olduğu gerçek...</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Söylemeden geçemeyeceğim, Vatanen'in tavşana isim vermemesini ilk başta garipsemiş olsam da şimdi düşününce çok mantıklı ve anlamlı geliyor. Çünkü aslında Vatanen tavşanı sahiplenmedi, onu "evcilleştirmedi" dediğim gibi. Ona, onun yaşamına, onun doğasına ayak uyduran kendisi oldu. Sanırım ben bu kitabı sevmişim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBa5vfC3RpyUMil93WJhM5F0Lm7TBGftnwOUv2vdGCWiQv1rxLkNxiOXCywIm5iMWK-oT-pMNXKGFzcqoJjRcKJpTAe0JNAbntjvbzJUMJOKPY57_oafZt5CViLfY4UouEv2naNC0GBEUidG8O1LojznYgNJ6VctpY399w-XsS2KjO7nP89VleQcaSNA/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBa5vfC3RpyUMil93WJhM5F0Lm7TBGftnwOUv2vdGCWiQv1rxLkNxiOXCywIm5iMWK-oT-pMNXKGFzcqoJjRcKJpTAe0JNAbntjvbzJUMJOKPY57_oafZt5CViLfY4UouEv2naNC0GBEUidG8O1LojznYgNJ6VctpY399w-XsS2KjO7nP89VleQcaSNA/s16000/il_570xN.945956976_l66h.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Siz Tavşan Yılı'nı okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Hakkında ne düşünüyorsunuz? </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Benimle paylaşın!</span></div><p></p></div>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-56025913810266908672022-03-07T09:46:00.003-08:002022-06-17T12:35:09.416-07:00Muggle Kumbarası #3 | evrim ve yaratılış, son hediye, yıldız güncesi<p style="text-align: justify;"></p><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjXrvrv2HMeDwadAzKNpptO44mTvZtXl6fCZIDLjzqoVrjP3cYXpnBOOfR4msoznE40eJriJwsHgNG3LaB6NxnpbBoePgVUx9V_bOjRTAWF06rVlnL16ULdrzVguZLhfH8QDkKuJLI34elR9de8RUHm-qK2PgdnsMEFo5oVQ_aTJd7UY2Yv1rbhiDfxpg=s560" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="315" data-original-width="560" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjXrvrv2HMeDwadAzKNpptO44mTvZtXl6fCZIDLjzqoVrjP3cYXpnBOOfR4msoznE40eJriJwsHgNG3LaB6NxnpbBoePgVUx9V_bOjRTAWF06rVlnL16ULdrzVguZLhfH8QDkKuJLI34elR9de8RUHm-qK2PgdnsMEFo5oVQ_aTJd7UY2Yv1rbhiDfxpg=w640-h360" width="640" /></a></span></div><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></span></p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Şubat ayı ve martın ilk haftasında okumakla meşgul olduğum kitaplar. Üçünden de biraz biraz bahsedeyim istedim.</span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">*<span style="background-color: #fcff01;">Yaratılış ve Evrim</span>'i diğerlerinin yanında, uzun bir süreye yayarak okudum. <u>Mustafa İslamoğlu</u>'nun anlatım tarzını sevdiğimden bahsetmiştim; kitabın konuya ilgi duyan herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir üslupla yazılmış olduğunu söyleyebilirim. Kitabın ilk kısımları evrenin ve dünyanın yaratılışı konusunu bilimsel veriler ışığında aktarıyor. Sonraki bölümlerde de yaratılış mitlerinden ve dinin içine iyice yerleşmiş hurafelerden, yanlış inanışlardan bahsediyor ve bunların neden yanlış olduğunu da Kur'an'a dayalı bir şekilde gerekçelendiriyor. Sonunda Darwin'in Evrim Teorisi'ne ana hatlarıyla değiniyor ve bu teoriye getirilen bilimsel eleştirilerden ve teorinin bilimsel olarak eksiklerinden bahsediyor. Ayrıca bu bölüm bildiğimi sandığım evrim teorisi ile inancıma paralel olduğuna inandığım evrim teorisi arasındaki farklara da değinmiş. Bu açıdan özellikle bu bölümde kendimi aydınlanmış hissettim. Merak edenler için kitap kısaca süreçli yaratılış üzerinde duruyor ve materyaslist evrim teorisinden farklı olarak <span style="background-color: #ffd966;">sünnetullah olan evrimi</span> anlatıyor. Çok beğendiğim bir çalışma oldu Yaratılış ve Evrim. İyi ki böyle eserler de yazılıyor diyorum, o kadar.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b style="background-color: #ead1dc;">"Bazılarının savunduğu gibi "maymunumsu ata" teorisine itirazın insan onurunu korumakla da bir ilgisi olamazdı. Zira maymun bir hayvandı ve insanın maymundan daha da alçalabileceği tespitini yapan bizzat Kur'an'dı (7:19). Kaldı ki insan soyu içinden Nemrutların, Firavunların, Ebu Leheblerin çıkmış olmasını onur meselesi yapmayanlar, insanın maymunumsu ortak bir atadan gelmiş olmasını neden sorun yaparlar ki?"</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="background-color: #fcff01;">Son Hediye</span>, <u>Abdulrazak Gurnah</u>'tan okuduğum ilk kitap oldu. Kitap Zanzibar'dan İngiltere'ye gelip orada bir yaşam kuran Abbas ve ailesinin hikayesini anlatıyor. Abbas kendisi gibi başka bir ülkeden getirilmiş, fakat nereden geldiğini, anne-babasının kim olduğunu bilmeyen Meryem ile evlenir ve onunla bir aile kurar. Ailesine geçmişiyle ilgili hiçbir şey anlatmaz, bu nedenle de ailede Abbas'ın geçmişi herkesin hep merak ettiği bir sır, bir gizemdir. Bu sırrın açığa çıkıp çıkmaması bir yana kitabı okurken de zaten bunu pek merak etmiyorsunuz. En azından ben bu sırrı öğrenme motivasyonuyla okumadım kitabı. Benim okumak istediğim bir yere ait olmadığını hisseden insanların içlerinde yaşadıkları duygulardı. Bu duygulara hiç değinilmemiş değildi elbette ama ben o duygu yoğunluğunu alamadım kitaptan. Dolayısıyla karakterleri anlamak ve onlarla bağ kurmak, empati kurmak da zor oldu benim için. Yazara başlamak için doğru kitap mıydı bilmem ama soranlara da önermem sanırım. Yine de ben yazarın Kumdan Yürek ya da Sessizliğe Hayranlık kitaplarının daha iyi olduğunu hissediyorum, ikisinden birini okumak istiyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b style="background-color: #ead1dc;">"Dünyamız bunca söze dökülmemiş acıyla doluyken benim aklım kendi önemsiz düşüncelerimle dolu. Bu tür şeyleri bilmek bazen iyi durumda olduğum için utanç duymama yol açıyor."</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Son olarak <span style="background-color: #fcff01;">Yıldız Güncesi</span>, benim yazardan okuduğum ikinci kitaptı. İlk olarak Yenilmez'i okumuş ve çok sevmiştim. O bilim kurgu olmasının yanında gerilim unsurları da içeren bir kitaptı. Yıldız Güncesi'nde çok farklı bir Lem ile tanıştım sanki. Esprili bir anlatımı vardı kitabın ve her hikayenin sonunda okur anlatılanlardan şüphe etsin diye bazı imalarda bulunmuştu yazar. Bu da işi daha komik hale getiriyor tabii. Genel olarak hikayelerden keyif aldım ama bazıları gerçekten yorucuydu, okurken sürekli kaç sayfa kaldı diye baktım. Bazıları ise o kadar güzeldi ki Love+Death and Robots tarzı bir dizi olarak uyarlansa ne güzel olur diye düşündüm. Yenilmez'i daha çok sevmiştim ama, her ne kadar Yıldız Güncesi okurken güldürse de ve içinde politik ve dini taşlamalar barındırsa da... Ben bilim kurguyu gerilimle birlikte daha çok seviyorum sanırım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b style="background-color: #ead1dc;">"Sadece iyi olanı yapmaya zorlanan bir dünya, sadece kötü olanı yapmaya zorlanan bir dünya kadar zorbalık içerir".</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjmgwU1z8K1EhkTUUXhoJUsd9_N2nC03uxkPrMAIL-rFVBoNji0PwJcSloRumazoYb92-6i83ZlCAsxjJ-2D0hrL9Bxkf4iGCwuObo-gcMO5Yg4MiMVyPq9J3YCp7kmieGR2wRPs5pDtYBzzWKxzbL_AA52BLkGHgK-vLNky4Xzr_lYiLHfYiA3h4UK-w=s1600" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1577" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjmgwU1z8K1EhkTUUXhoJUsd9_N2nC03uxkPrMAIL-rFVBoNji0PwJcSloRumazoYb92-6i83ZlCAsxjJ-2D0hrL9Bxkf4iGCwuObo-gcMO5Yg4MiMVyPq9J3YCp7kmieGR2wRPs5pDtYBzzWKxzbL_AA52BLkGHgK-vLNky4Xzr_lYiLHfYiA3h4UK-w=w394-h400" width="394" /></a></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span><p></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjZNAJk1DTN4dd3Z0ozPcTZvNwJ8m2LjJ5WtceBoNmZvXaGrN_ZxLSwcYyrC1nskyHocccQeCt-fRW6KPuTEepR9SqDQkyV44GtLzvsocYqLoVU0WDWi6Y0GmibzWTTtUcLDPpIfzHjozMdjrXq2q8CrzieWseZEURAZvy0HZ4SWWT9tPYXbZNUspGJFQ=s70" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjZNAJk1DTN4dd3Z0ozPcTZvNwJ8m2LjJ5WtceBoNmZvXaGrN_ZxLSwcYyrC1nskyHocccQeCt-fRW6KPuTEepR9SqDQkyV44GtLzvsocYqLoVU0WDWi6Y0GmibzWTTtUcLDPpIfzHjozMdjrXq2q8CrzieWseZEURAZvy0HZ4SWWT9tPYXbZNUspGJFQ" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b>Siz bu kitapları okudunuz mu?</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b>Bu kitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz?</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b>Benzer kitap önerileriniz var mı?</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Architects Daughter; font-size: large;"><b>Benimle paylaşın!</b></span></div><br />Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-16280266632636852362022-01-07T00:49:00.002-08:002022-01-17T06:37:00.952-08:00A Christmas Carol | Kitap, Çeviri, Dizi<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: times; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiRM4tWFfl51qojrpMgShz6DBXALg87Tp-85cS41rhjk-nhuFMPkl79pHPDqpk3XD4e_YxQtvBvNJ2rofp1yWgDQC_u6prt9vPI8jarOszEjsKjHbOScS-aaJf-m8rogqQczvJYdiHuFmPUlgVhGjprt_Puf3IJ49q7xM595V_asC-wDM-BcLwNZvfc4w=s3120" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3120" data-original-width="3120" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiRM4tWFfl51qojrpMgShz6DBXALg87Tp-85cS41rhjk-nhuFMPkl79pHPDqpk3XD4e_YxQtvBvNJ2rofp1yWgDQC_u6prt9vPI8jarOszEjsKjHbOScS-aaJf-m8rogqQczvJYdiHuFmPUlgVhGjprt_Puf3IJ49q7xM595V_asC-wDM-BcLwNZvfc4w=w400-h400" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="font-size: x-large;"><span style="font-family: times;">"Old Marley was as dead as a door-nail."</span></b></div><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Bir Noel Şarkısı benim Charles Dickens'tan okuduğum ilk
kitaptı. Kitabı Türkçe çevirisinden okumuştum ve bende beklediğim kadar büyük
bir etki yaratmamıştı o zaman için. Yazara karşı olan ilgi ve merakım da biraz
azalmıştı, ne yalan söyleyeyim. Desmond (Hume) neden bu kadar seviyor ki diye
düşünmüştüm..<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Sonra çeviri için önerilen kitaplar arasında gördüm ve onu
seçtim. Çeviri vesilesiyle yazıldığı dilden okumuş oldum bu uzun öyküyü ve...
Bu sefer hayran kaldım. Öykünün kendisini de bu defa daha etkileyici buldum ama
en çok Dickens'ın kalemine hayran kaldım. Belki de bu sayede üzerimdeki etkisi
değişik oldu. <u>Yazarın İngilizceyi kullanışı, yaptığı benzetmeler, kullandığı
mecazlar, kelimelerle yarattığı atmosfer, duygular...</u> Hepsi muhteşemdi.
Çevirirken bu kadar keyif aldığım başka bir kitap olmadı sanırım. Nietzsche
çevirilerimden de keyif alıyorum fakat onda sadece Nietzsche'nin dil kullanımı
mest ediyor beni. Burada söz konusu bir de duygu yaratmak olduğu için Dickens
beni daha çok mest etti diyebilirim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Ingilizce bilenlerin eseri yazıldığı dilden okumasını
şiddetle tavsiye ediyorum. Çevirisini yaparken de tecrübe ettiğim için
diyebilirim ki en iyi çeviride dahi bir şeyler kaybolmuştur bu eser için
konuşursak.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Bunu dedikten sonra çevirimin reklamını yapmam ne kadar mantıklı olur bilmiyorum ama belki bir de benim çevirimden okumak istersiniz bu eseri. Bir Noel Şarkısı'nı <b>Kızıl Panda Yayınları</b> için çevirdim, önümüzdeki aylarda raflarda yerini alır diye umuyorum, o zaman yine haberini veririm.</span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Çeviri bitince kitabın <b>BBC/FX</b> işbirliği uyarlaması olan
mini-diziyi izledim. Üç bölümlük diziyi genel anlamda çok başarılı bulduğumu
söyleyerek başlamak istiyorum. Bence A Christmas Carol ağırlıklı olarak <b>karanlık,
soğuk ve ürpertici</b> bir öykü. İçinde samimi anlar, umut ve sıcaklık da
barındırıyor elbette ama bana kalırsa öykünün ürkütücü havası hepsine ağır
basıyor. Dizi bunu yansıtmak konusunda iyi bir iş çıkarmış. Oyuncu seçimlerini
çok beğendim, her ne kadar ilk başta yadırgasam da özellikle Scrooge’u
canlandıran <b>Guy Pearce'ın</b> rolün hakkını verdiğini düşünüyorum. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Hem kötü hem de iyi anlamda eleştireceğim şey yapılan
değişikliklerle ilgili. Bazı değişiklikler güzeldi, mesela Scrooge’un Noel’den
neden bu kadar nefret ettiğini dizi gerekçelendirmeye çalışmış, karakterin<b> çocukluk
travmalarına</b> değinmiş. Bu kısımlar gerçekten duygusaldı ve karakterle bağ
kurmayı kolaylaştırır niteliktelerdi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Öte yandan hikayeye eklenen bazı şeylerle
Scrooge’un gereğinden fazla <b>“adileştirildiğini”</b> düşünüyorum. Bildiğimiz
öyküdeki Scrooge cimri, huysuz ve soğuk bir insan, dizideki Scrooge ise çok
afedersiniz <strike>şerefsizin önde gideni</strike> olmuş. Bunu gereksiz buldum çünkü hikayenin
ana fikrini vermek için Scrooge’un böylesine karanlık bir insan olması
gerekmiyor. Bir noktada –dizi için konuşursak – izleyicinin Scrooge’a <b>acıması
ve onun bir şansı daha hak ettiğini</b> düşünmesi gerekiyor. Bana kalırsa dizideki
Scrooge bunların ikisini de hak etmiyordu. Eseri yansıtma noktasında bu hoşnut
olmadığım bir konu oldu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Bir de dediğim gibi öykü samimi ve sıcak anlar da
barındırıyor fakat dizide bunu pek göremiyoruz. İkisinin ortasını pek bulamamış
gibi. Bu şekliyle de benim hoşuma gitti, hatta daha gerçekçi bulduğumu da
söylemem gerek ama kitaptaki o Noel alışverişlerini, Noel eğlencelerini görmek
isterdim dizide. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times;"><span style="font-size: large;">Son bir eleştirim de Gelecek Noel Ruhu’nun kitaptaki
ürkütücülüğünün yanına bile yaklaşılamamış olması olacak. Hiç olmamış ama hadi
neyse.</span><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Kısacası kitabı yansıtmak konusunda sadece karanlık atmosfer noktasında başarılı olsa da geri kalan noktalar da zayıf kalmış diyebilirim. Yine de, kitaptan bağımsız düşünüldüğünde çok güzel bir dizi çıkmış ortaya. Sadece kasvetli havası ve Scrooge'un <b>"Humbug!"</b> deyişini duymak için bile izlenir bence. </span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: times; font-size: large;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiCdlg8ier2a7uBGmd-GWxowiq7sKN-WOrj2KjUzv412j-sa8DUdmaE9RXWBTO6NeKd6sy5WzRySNfBFIXWLeHsnnEjgg2evvNUP51F6qcV4lpNNvu-sOfyjlwh7VRZzVv5H8pL0SAedZ-z1tGVy8T92WfrY-fu0Yv3R8Y0U5f_gxQXgEuA64liB5F66g=s70" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: times;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiCdlg8ier2a7uBGmd-GWxowiq7sKN-WOrj2KjUzv412j-sa8DUdmaE9RXWBTO6NeKd6sy5WzRySNfBFIXWLeHsnnEjgg2evvNUP51F6qcV4lpNNvu-sOfyjlwh7VRZzVv5H8pL0SAedZ-z1tGVy8T92WfrY-fu0Yv3R8Y0U5f_gxQXgEuA64liB5F66g" width="70" /></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: times;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Siz A Christmas Carol'ı okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Uyarlamalarını izlediniz mi?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: times; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></div><span style="font-family: times;"><br /></span><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-48878050724014447842021-12-31T05:20:00.003-08:002021-12-31T05:20:30.304-08:002022 Okuma Hedeflerim <p></p><div style="text-align: justify;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiUO7wD6jF_PGYCYarsgB-kpWJA7HmJ0nOU_MhDURGFb8JzbPr-vMplGVpAc3DE4IB6BgSWDHsBASM1I7Pi3KEhK3b-DgrtvpkmIQCUe-ddDvrHipNue-nx3_-RIuaS1Elx_JqLoi3gYbCOD4LLLJ1aIAumB38WkmdUQIvA7baO7l1huhEhlkQxfbLvxw=s668" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="569" data-original-width="668" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiUO7wD6jF_PGYCYarsgB-kpWJA7HmJ0nOU_MhDURGFb8JzbPr-vMplGVpAc3DE4IB6BgSWDHsBASM1I7Pi3KEhK3b-DgrtvpkmIQCUe-ddDvrHipNue-nx3_-RIuaS1Elx_JqLoi3gYbCOD4LLLJ1aIAumB38WkmdUQIvA7baO7l1huhEhlkQxfbLvxw=s16000" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Yeni yıl hedeflerimden bahsetmeden önce biraz bu yıldan söz edelim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu yıl için kendime koyduğum okuma hedefi 77 kitaptı çünkü 2020 yılında o kadar kitap okumuştum. Her yıl bir önceki yıl ne kadar okuduysam o kadar hedef koyuyorum kendime. Bu hedefe ulaşamadım, hatta çok uzağında kaldım. Yıl içinde bazı iniş çıkışlar yaşadım, benim için güzel bir yıl değildi 2021. Kötü şeyler yaşadım, kötü kararlar verdim, bunların kötü sonuçları oldu. Yine de geriye baktığımda kötü şeyleri değil, iyi şeyleri görmek istiyorum. En azından kitaplar konusunda. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">O yüzden yılın okuma açısından artıları neler oldu benim için, onları paylaşmak istiyorum sizinle. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İlk olarak, belki beni instagramdan takip edenler biliyordur, arkadaşımla oluşturduğumuz kitap kulübü hesabından bahsetmek istiyorum. "Buffy the Book Slayer" (Adı Buffy the Vampire Slayer'dan geliyor) adındaki bu oluşum aslında bizim birlikte okuduğumuz kitapların kaydını tuttuğumuz bir sayfa. Önceden belirlediğimiz kitapları her ay birlikte okuyup yorumlarımızı bu sayfada paylaşıyoruz. Bu sayfa sayesinde eskiden arada sırada konuştuğum ama hep en yakın dostlarımdan biri olmuş olan "buffy'mle" sürekli iletişim halinde olmaya başladık ve artık her gün konuşuyoruz/mesajlaşıyoruz. Bu kitaplar hakkında konuşmakla başladı aslında ama artık birbirimizin hayatına dahil olduk. Hayatlarımızın ayrıntılarını, mutluluklarımızı, üzüntülerimizi, kaygılarımızı paylaşıyor olmak beni çok mutlu ediyor. Kitaplar vesilesiyle bunu başlattığımıza gerçekten çok mutluyum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Beğenmediğim kitaplar da okudum ama ben beğendiklerime ve "iyi ki okumuşum" dediklerime değinmek istiyorum. Bu yıl okumuş olduğum için çok mutlu ve minnattar olduğum kitaplar şunlar:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Hobbit / Tolkien (re-read)</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Oblomov / Gonçarov</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Adolphe / Benjamin Constance</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Korku Ağı / Stephen King</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Amak-ı Hayal / Filibeli Ahmet Hilmi</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi / Tolkien (re-read)</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Hadisler Kur'an'la Eşdeğer Midir? / İbrahim Sarmış</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- İmamlar ve Sultanlar / Mustafa İslamoğlu</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Yaşlı Adamın Savaşı / John Scalzi</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Ütopya / Thomas More</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- 22/11/63 / Stephen King </b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Rocannon'un Dünyası / Ursula K. Le Guin</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Sürgün Gezegeni / Ursula K. Le Guin</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Cehennem Evi / Richard Matheson</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Hay Bin Yakzan / Ibn Sina&Ibn Tufeyl </b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- İslam Felsefesi Tarihi / Ömer Özden</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>- Kullervo'nun Hikayesi / Tolkien</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bunlar dışında kalan kitaplar arasında hiç sevmediklerim, yani Goodreads'te bir yıldız verdiklerim de var ama sayıları oldukça az. 5 kitaba tek bir yıldız vermişim ki bunların 3'ü beni fena hayal kırıklığına uğratan Narnia serisine ait kitaplar. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">52 kitap arasından hiç beğenilmeyen 5 kitap çok da değil bence. Nazar boncuğu olsun onlar da. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Gelelim bu yıl için yaptığım okuma planıma. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Aslında farklı bir şeyler planlamıyorum. Sadece klasik okumaya daha çok ağırlık verip bir de kitaplığımda zaten beklemekte olan kitaplardan daha çok okumak istiyorum ki bekleyenlerin çoğu da klasik zaten.</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bir de çok sevdiğim ama okumamın üstünden uzun zaman geçtiği için unutmaya yüz tuttuğum ya da özlediğim romanları yeniden okumak istiyorum bu yıl. Bunlar arasında Puslu Kıtalar Atlası, Golem ve Cin, Sofi'nin Dünyası, Jane Eyre gibi kitaplar var. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu yıl 52 kitap okuduğum için 2022'deki hedefim de en az 52 kitap okumak olacak. Ama en büyük dileğim çok kitap okumak değil, hepimiz gibi ben de güzel kitaplarla karşılaşmak, keyif alacağım kitaplar okumak istiyorum. Herkes için de dileğim bu!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Yazımı bitirmeden önce başka bir sitede daha yazarlık/çevirmenlik yaptığımı haber vermek istiyorum. Bu yılın yeniliklerinden biri de bu oldu. Daha önce Okuyan Muggle dışında yazmadım hiç, o yüzden çok heyecanlı ve hevesliyim. Şimdilik burada birkaç çevirim yayınlandı, birkaç tanesi fotoğrafçılıkla ilgili, bir de şiir çevirim var. Sitede ayrıca farklı yazarlardan özgün içerikler, bilimsel yazılar da yer alıyor. İlgilileri oraya da beklerim 👉 <a href="https://www.entlovin.com/" target="_blank">entlovin.com</a> 💓</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hepinize mutlu bir 2022 diliyorum. Umarım bu yıl tüm güzellikler bizimle olur! 💖</span></p><p style="text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiMeui2gXkBiIInpmALaA6dRct4pCIX0b_e_wm6woODLNdMF2XXyx49XTWc0yM9T-2JaJlu-z_NGrVzrs1Vmwxgk10g3arJLjpGhGy7wlpPph48ehTbM8k1rYWLeiH0FIawVbrwL3TJRtkx0VrZMGOJ8nQspNyfFwpymvIvnVdTtesjChmo_r3Q0y4MOQ=s70" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiMeui2gXkBiIInpmALaA6dRct4pCIX0b_e_wm6woODLNdMF2XXyx49XTWc0yM9T-2JaJlu-z_NGrVzrs1Vmwxgk10g3arJLjpGhGy7wlpPph48ehTbM8k1rYWLeiH0FIawVbrwL3TJRtkx0VrZMGOJ8nQspNyfFwpymvIvnVdTtesjChmo_r3Q0y4MOQ" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Siz bu yıl kaç kitap okudunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Favorileriniz hangileri oldu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">2022 için bir okuma planınız var mı?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Mutlaka okuyacağım dediğiniz kitaplar?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></div><br /><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-67648785165387551112021-12-19T05:14:00.000-08:002021-12-19T05:14:04.638-08:00Hay Bin Yakzan / İbn Sina & İbn Tufeyl | Kitap Yorumu<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgsLdzvfOJGSTDD7jFu88BM2rD5_eOyPuJjgtRfTYWDbJtlHcbTBAjJBPGNAUTxyLq9QLAk79KRbSH5uC3SWsExB_QG_NTfz8kOXREizVz8RBmJuoNOgvv7jHN1lOY-OF64N40tmsmVbIwopNFxFDCiCRLVg2b5w3DbAUiP-6TXOGudlnOiUgFZEg0s4A=s800" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="514" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgsLdzvfOJGSTDD7jFu88BM2rD5_eOyPuJjgtRfTYWDbJtlHcbTBAjJBPGNAUTxyLq9QLAk79KRbSH5uC3SWsExB_QG_NTfz8kOXREizVz8RBmJuoNOgvv7jHN1lOY-OF64N40tmsmVbIwopNFxFDCiCRLVg2b5w3DbAUiP-6TXOGudlnOiUgFZEg0s4A=w257-h400" width="257" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><b>Hay Bin Yakzan</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><b>Yazarı: Ibn Sina & Ibn Tufeyl</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><b>Çevirmeni: Şerefeddin Yaltkaya / Babanzade Reşid</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;"><b>Yazıldığı tarih: 12. Yüzyıl</b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;"><b><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hani daha okumadan, ilk sayfasını dahi açmadan seveceğinize emin olduğunuz kitaplar vardır ya (yok mudur?), Hay Bin Yakzan benim için o kitaplardan biriydi. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Böyle durumlarda beklentiniz de çok yüksek olur elbette. Kitabı okuduktan sonra da ya boşuna bu kadar heveslenmişim dersiniz, ya da beklediğinizden de fazlasını bulursunuz kitapta.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ben Hay Bin Yakzan'da gerçekten <span style="background-color: #fcff01;">beklediğimden fazlasını buldum </span>ve bunun mutluluğunu yaşıyorum.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İslam Felsefesi Tarihi kitabını okumasaydım belki de Hay Bin Yakzan'la çok çok sonra tanışacaktım. Bugüne kadar adını duymamış olmaktan çok utanıyorum. Suçu eğitim sistemimize de atabilirim pekala, fakat çuvaldızı kendime batırmayı seçiyorum. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp elbette ama öğrenmeye yönelik bir çaba içinde olmamak en ayıbı. Birazcık ilgi ve araştırmayla elbette adına hemen ulaşılabilecek bir kitap çünkü Hay Bin Yakzan. Neyse, romantik tarafım her kitabın beni doğru an geldiğinde bulduğunu söylüyor; Hay Bin Yakzan'ın da beni bulması böyle oldu bence, zamanı gelmişti, bir şekilde yollarımız kesişti. Öyle oldu evet, kurcalamayalım.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hay Bin Yakzan aslında Batı'nın çok uzun zaman önce tanıştığı fakat bizde, Arap kültürünün etkisi altında bu denli yoğun bir şekilde kalmış ve onlarla aynı dini paylaşan bizde bu kitap ilk olarak <span style="background-color: #fcff01;">1923 </span>yılında Türkçe'ye çevrilebilse de kitap olarak basılması ancak <span style="background-color: #fcff01;">1985 yılında</span> gerçekleşmiş. Neredeyse sekiz yüz yıllık bir gecikmenin ardından Türk okuru ile buluşmuş Hay Bin Yakzan. Geç geldiğinden mi yoksa başka bir nedenden mi o kadar da ilgi ve merak uyandırmamış olsa gerek, adı ve değeri hala büyük kitlelerce bilinmeyen, keşfedilmeyen bir eser olagelmiş.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEisuuajh_enwjNMHgFzLFjRUiGTNQC71CdTh75ekM4hdGQ6PKFtRCcXky2WFLThFi3HNmARYlxgqx-R-VX6aN-XwhoKBoF0nh4tFlYzIoAMXJIJahZB_CeQsTPmNZwPpP7ZTc13unML_CsUVo5hDDmvgf_tc4Wa8JJmJ77SgCyfZqBkq2DvAIFVEbq4Jw=s1368" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="911" data-original-width="1368" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEisuuajh_enwjNMHgFzLFjRUiGTNQC71CdTh75ekM4hdGQ6PKFtRCcXky2WFLThFi3HNmARYlxgqx-R-VX6aN-XwhoKBoF0nh4tFlYzIoAMXJIJahZB_CeQsTPmNZwPpP7ZTc13unML_CsUVo5hDDmvgf_tc4Wa8JJmJ77SgCyfZqBkq2DvAIFVEbq4Jw=w640-h426" width="640" /></a></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Oysa Avrupa'da on dördüncü yüzyıldan itibaren Latince başta olmak üzere pek çok Avrupa diline çevrilmiş Hay Bin Yakzan. Dolayısıyla pek çok düşünürün, yazarın fikir ve sanat dünyasını etkilemiş. Bunlar arasında <span style="background-color: #fcff01;">Defoe, Bacon, Spinoza ve More</span> sayılıyor. İlk felsefi roman ve ilk ada romanı <span style="background-color: #fcff01;">(robinsonad)</span> olma özelliğini taşıyan Hay Bin Yakzan'ın biçemsel özellikleri bilhassa Daniel Defoe'yu etkiliyor ve bu eserden ilham alan yazar tüm dünyanın tanıyıp bildiği Robinson Crusoe adlı eserini kaleme alıyor. Hay Bin Yakzan yalnızca anlatı yöntemiyle değil içeriği ve içeriğindeki, özündeki felsefe ile de etkiliyor Avrupa düşünürlerini. Konu üzerinde farklı tartışmalar olsa da Hay Bin Yakzan'ı ilk kez Hollanda diline çevirenin meşhur felsefeci Spinoza olduğuna kanaat getirenler büyük bir kitle oluşturuyor. Ibn Tufeyl ve Spinoza'nın felsefelerinin paralellik gösterdiği noktalar olması da bu kanaati önemli ölçüde destekleyen bir gerçek.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Avrupa düşün ve sanat dünyasını böylesine derinden etkilemiş bir eserin yüzyıllarca bizim ilgimizi çekmemesinin elbette çeşitli nedenleri vardır. Bunu irdeleyen çalışmalar var mıdır bilmiyorum, araştırmayı çok istiyorum. Çünkü gerçekten tuhaf, şaşırtıcı, üzücü hatta utanç verici olduğunu düşünüyorum bu durumun. Tek bir eserin çevrilip çevrilmemesinin ne önemi var diyenler olabilir, biliyorum. Bunu tek bir eser olarak düşünmemek gerektiğinin üstünde durmak istiyorum. Şöyle ki Hay Bin Yakzan da zaten birdenbire ortaya çıkmış bir eser değil. İbn Sina, Hay Bin Yakzan isimli öyküyü İbn Tufeyl'den önce kaleme alan kişi. O da o zamanların en önemli çevirmenlerinden biri olan <span style="background-color: #fcff01;">Huneyn Bin İshak</span>'ın Yunanca'dan çevirmiş olduğu <span style="background-color: #fcff01;">Salaman ve Absal</span> isimli öyküden etkilenip, esinlenip yazıyor kendi öyküsünü. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">En baştan düşünmeye başlarsak eğer; Huneyn Bin İshak Yunan kültüründeki Salaman ve Absal isimli öyküyü çevirmeseydi, İbn Sina'nın Hay Bin Yakzan'ı ortaya çıkmayacaktı. Bu iki öyküden etkilenip de kendi alegorik öyküsünü yazan İbn Bin Tufeyl Hay Bin Yakzan'ın kendi versiyonunu yazamayacaktı. Ve sonra, eserin Avrupa dillerine çevrilmesiyle etkilediği diğer yazarları, bu etkiyle üretilmiş diğer eserleri düşünelim. Daniel Defoe belki de Robinson Crusoe'yu yazamayacaktı. "ekonomideki değer" kavramını bu esere başvurarak açıklamaya çalışan <span style="background-color: #fcff01;">Karl Marx Kapital</span> isimli büyük eserinde bu açıklamayı başka şeyler üzerinden yapacak, ya da ilham alacağı bir Robinson Crusoe olmadığı için eserinde bir şeyler eksik kalacaktı. Felsefesinin oluşum sürecinde Hay Bin Yakzan çevirisiyle meşgul olmayan Spinoza belki de farklı şeyler üzerine yoğunlaşacak, bugün tanıdığımız haliyle Spinoza olamayacaktı. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İşte şimdi de bunların yaratacağı zincirleme etkileri bir düşünün. Kısacası demem o ki bir yerde bir şekilde etki yaratan herhangi bir eser için "tek bir kitabın çevrilmesi neyi değiştirir" diye düşünmemek gerekir. Meşgul olduğu pratik gereği hem kendisi hem de ortaya koyduğu ürün "ikincil konumda" görülen Huneyn Bin İshak'ı bu senaryodan çıkardığımızda ne ondan yüzyıllar sonra yaşamış Daniel Defoe, ne de felsefenin önemli isimlerinden biri olan Spinoza aynı kişiler olmazlardı. Yer yerinden oynamazdı belki ama unutmayın ki olan biten her şey birbirine bağlıdır; dolayısıyla <span style="background-color: #fcff01;">Huneyn Bin İshak'ın o çeviriyi yapmamaya karar vermesi kim bilir neleri değiştirirdi</span>... Tahmin etmesi çok zor.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu arada Salaman ve Absal adlı öykünün aslı kaybolmuş. Bu öykü çevirisi sayesinde yaşamış, bunu da özellikle belirtmek isterim. Huneyn Bin İshak yalnız bir öykünün değil, ondan sonra gelecek pek çok öykünün ve düşüncenin yaşamasına, gelişmesine böylece öncülük, aracılık etmiş oluyor. Ruhu şad olsun.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhkOzAXtHaG-EVeIVq5l2DFiQXt1SL2DhsKTNDZGgXATX_Yig6AxOtJPf6VI54Aw5aTw7glVtooRoG9D0x2wWNnQL4huyK0_mKNXk8VgLgO08D-CqHhSX5ROoVpLP6c_MgNfFFYia9TedzOrhcfLEFUYmUne6E_yWKC6BWezEEmqj7o5ovpNdFb_GqZGA=s400" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="354" data-original-width="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhkOzAXtHaG-EVeIVq5l2DFiQXt1SL2DhsKTNDZGgXATX_Yig6AxOtJPf6VI54Aw5aTw7glVtooRoG9D0x2wWNnQL4huyK0_mKNXk8VgLgO08D-CqHhSX5ROoVpLP6c_MgNfFFYia9TedzOrhcfLEFUYmUne6E_yWKC6BWezEEmqj7o5ovpNdFb_GqZGA=s16000" /></a></div><br /><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabı anlatmaya geçmek istiyorum fakat bu öyle bir kitap ki kendisi kadar onu çevreleyen meseleler hakkında da uzun uzun konuşulabilir. Kitabın etkilerine değindiğime göre hemen kitabın kendisinden bahsedeyim biraz.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İki farklı Hay Bin Yakzan var. Birini İbn Sina yazıyor, diğerini de İbn Tufeyl. İbn Sina kendi Hay Bin Yakzan'ını yazarken dediğim gibi Yunan kültürüne ait bir öykü olan Salaman ve Absal öyküsünden ilham alıyor. İbn Tufeyl ise bu iki metinden birden etkileniyor ve ortaya onlardan farklı bir öykü ortaya çıkarıyor. Yani Salaman ve Absal, sonra İbn Sina'nın Hay Bin Yakzan'ı ve İbn Tufeyl'in Hay Bin Yakzan'ı sanılabileceğinin aksine aynı öykünün farklı versiyonları değiller. Hepsinin ortak noktası <span style="background-color: #fcff01;">alegorik bir anlatım tarzı</span>yla kaleme alınmış olmaları. Bundan anlayacağınız, öyküler imgeler, simgeler, mecazlar yoluyla anlatılıyor. Bir diğer ortak noktaları ise insanın onu değersizleştiren unsurlardan, duygulardan, özelliklerden uzaklaşıp kemale ermesi, <span style="background-color: #fcff01;">var olmasının sırrına ermesi</span> diyebiliriz çok yüzeysel bir şekilde. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Yine kısaca söylemek gerekirse bu metinler, Hay Bin Yakzanlar, varlığı, varlığın özünü, mümkünatını, mahiyetini, yaratılışı, evrenin başlangıçlı olma/olmama sorununu ele alan, bu meseleleri felsefi bir şekilde tartışan, sorgulayan, sorgulatan eserler. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ibn Sina'nın Hay Bin Yakzan'ı düşüncelere, derin mi derin düşüncelere dalan bir insanın çıktığı bu düşünce yolculuğu ile başlıyor. Düşünmekte olan bu insan, yani filozof, kutsal akli evrende adı Hay Bin Yakzan (Uyanık oğlu Diri) olan bilge olduğu hemen anlaşılan bir ihtiyarla karşılaşıyor. Hay Bin Yakzan filozofa her yeri gezdiğini ve her şeyin bilgisine sahip olduğunu söylüyor ve bu bilgileri filozofun talebi üzerine ona aktarmaya başlıyor. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu kısım açıkçası bana çok soyut geldi. Soyut metni nitelemek için doğru bir sıfat mı emin değilim aslında. Bu kısımdaki alegoriyi anlamlandırmak için yeterli entelektüel birikime sahip de olmayabilirim. Dipnotlarda yapılan açıklamalara rağmen burada anlatılan şeyler bana pek ulaşmadı açıkçası. Bir öyküleme var ortada evet fakat ben İbn Sina'nın kendi felsefesini salt bir şekilde ortaya koyduğunu düşündüm. Hay Bin Yakzan'ın anlatımıyla elbette. Sıralanmış bir takım bilgileri okuyor olduğum hissinden kurtulamadım. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabı yorumlayan birkaç kişinin de bu kısmın okunması zor olan kısım olduğunu söylediğini duyunca içim rahatladı, sizinki de rahatlasın. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEieRMW3xkWau6j6RMR3OuP6c3vwzGDVzXOVtbCkfK7mrRhIF8ZWKdsCyFjMo7L0Xxz72kZ0Iw4XN7yJEle9SEuBswap-nxdBXWmwVmR-0vT7eaLgL1jDtAJDIXt7COY9Z9Znw-FzQFCPnOWzZbdNzkuhiwLSIbzCNcWRAtRFqty3bBQSBiK-5G-VCsOpg=s1536"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEieRMW3xkWau6j6RMR3OuP6c3vwzGDVzXOVtbCkfK7mrRhIF8ZWKdsCyFjMo7L0Xxz72kZ0Iw4XN7yJEle9SEuBswap-nxdBXWmwVmR-0vT7eaLgL1jDtAJDIXt7COY9Z9Znw-FzQFCPnOWzZbdNzkuhiwLSIbzCNcWRAtRFqty3bBQSBiK-5G-VCsOpg=w640-h320" width="640" /></a></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span style="background-color: #fcff01;">İlk felsefi roman</span> kabul edilen, ada romanının <span style="background-color: #fcff01;">ilk örneği</span> olan ve Tanpınar'ın <span style="background-color: #fcff01;">"Müslüman aleminin tek romanı,"</span> dediği İbn Tufeyl'in Hay Bin Yakzan'ı bence hem okuması hem de anlaması nispeten daha kolay bir metindi. Öncesinde İbn Tufeyl'in öyküye bizzat yazdığı ön sözü okumak da bir o kadar keyifliydi. Diğerinden daha meşhur olan bu Hay Bin Yakzan'ın öyküsü bir adada geçiyor. Issız bir adada, bir ceylan tarafından yetiştirilen Hay Bin Yakzan'ın çevresini ve dünyayı tanıma, hayatı anlamlandırma ve kendini bilme sürecini okuyoruz aslında.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hay'ın Tanrı'yı bulma, onu tanıyıp bilme serüvenini okumak gerçekten çok ilginçti. Merak uyandırıcı ve düşündürücüydü, son derece etkileyiciydi. Dil bilmemesine rağmen böylesine yoğun düşünce süreçlerinden geçmesi çok şaşırtıcıydı mesela. Kimisi bunun nasıl mümkün olduğunu sorgulamış, ben de sorguladım. Fakat bunu ilk kez sorarken bildiğimiz, tanıdığımız dil kullanımı çerçevesinden bakıyoruz meseleye. Düşünürken de dili kullanıyoruz çünkü, aksini hiç deneyimlemedik, buna fırsatımız olmadı. Bu konuda çok şey bilmiyorum, ne tür tartışmalar var hiç hakim değilim ama bence bizim bildiğimiz anlamda dil bilgisi olmadan da insanlar düşünebilir. Düşünebilmişler ki düşünsel bir evrim geçirmişiz. Yanlış bir yerden de bakıyor olabilirim ama demek istediğim basitçe bana imkansız gelmiyor, konuşmayan, dil bilmeyen birinin düşünebilmesi, bir şeylere akıl erdirmesi. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Mesela bu, öykünün size düşündürdüğü, kafa yormanıza sebep olduğu konulardan yalnızca biri. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Öykünün özündeki ana fikirlerden biri şu: akıl yürütmenin, felsefenin ve dinin, dini öğretinin insanı ulaştıracağı yer <span style="background-color: #fcff01;">aynıdır</span>. Zaten bundan önce okuduğum, İslam felsefesinin ana hatlarıyla anlatıldığı kitapta da bunu anlamıştım ben. İslam filozoflarının çoğu (sanırım) bu düşüncede ve felsefeleri bu düşünce temelinde şekilleniyor. Yani felsefe ve din iki ayrı yere götürmüyor insanı, ikisi paralel bir şekilde ilerliyor ve hedefleri de aynı aslında. Hay Bin Yakzan'da da bu fikri görmek mümkün. Bu da yine üzerine konuşulabilecek fikirlerden biri.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bunun yanında ben her şeyin mantıksal çerçevede anlatılmasına hayran kaldım. Aslında bu bahsettiğim İslam felsefesi kitabında da mantık biliminin felsefedeki önemini görmüştüm. Filozofların hepsi bu ilimde gelişmek için çabalıyor ve bakıldığında bütün alimlerin <span style="background-color: #fcff01;">mantık eğitimi</span> aldığı da görülüyor. Bu kitapta da öykülerin kurmaca bir yanı olsa da mantıksal bir ilerleyişi de var. Kendi içinde tutarlı olmaktan daha başka bir şey aslında kastettiğim. Bu kısımlar okurdan ekstra bir ilgi, odak bekliyor. Mantıksal zinciri kaçırmadan okumak, anlamak gerekiyor bazı bölümleri. Bu açıdan metnin okurdan temel düzeyde mantık bilgisi beklediğini söyleyebilirim. Mantık bilgisi demek de doğru olmadı, daha doğrusu, <span style="background-color: #fcff01;">mantıksal çerçevede düşünebilme becerisi</span> gerektiriyor metin. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu bakımdan bir kez daha gördüm ki felsefe ve mantık aslında iç içe geçmiş disiplinler. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bir de ben iyi ki İslam felsefesinde varlık sorunuyla ilgili temel görüşleri okumuşum dedim Hay Bin Yakzan'ı okurken. Özellikle <span style="background-color: #fcff01;">Sudur teorisini</span> genel anlamıyla da olsa bilmek, tanımış olmak bence bu kitabın anlatmaya çalıştığı şeyleri daha kolay kavramamıza yarayabilir. Bu yüzden Hay Bin Yakzan'ı okumadan önce İslam filozoflarının varlıkla ilgili görüşlerine önceden şöyle bir göz atmak, ufak çaplı da olsa biraz okuma yapmak faydalı olacaktır daha kaliteli ve verimli bir okuma için. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgZmTxCfflb30KqA1lZCFyHZyoUYVE3NJfqM-PCJY3bR5mZKYkyfP5ZNun_bM37sCHtCbHYwxQ22MrsjXkPrS7maGlxFBOSyJtfSOfKNJGdT4Ubwj_b5RfhocEnA7NlVHXrx3tvOIULJ9sYmCFFpWZcOZ-vdtygA5Ja_WNicppgRc2bqorqnCRL6ay-7Q=s750" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="750" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgZmTxCfflb30KqA1lZCFyHZyoUYVE3NJfqM-PCJY3bR5mZKYkyfP5ZNun_bM37sCHtCbHYwxQ22MrsjXkPrS7maGlxFBOSyJtfSOfKNJGdT4Ubwj_b5RfhocEnA7NlVHXrx3tvOIULJ9sYmCFFpWZcOZ-vdtygA5Ja_WNicppgRc2bqorqnCRL6ay-7Q=w640-h640" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Öykünün en beğendiğim ve en etkilendiğim kısmı son bölümleri oldu. Sürpriz kaçırmamak adına nedenini söylemeyeceğim ama bu kısımlarda Hay'ın düşündükleri benim de kimi zaman sorguladığım şeylerdi ve onun bu sorgulamalara bulduğu cevap, yaptığı çıkarımlar beni aydınlatan şeyler oldu diyebilirim. Onun düşünceleri ufkumu genişletti. Bu yüzden özellikle son bölümleri benim için ayrı bir yere sahip oldu. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ben kitabı YKY baskısından okumayı tercih ettim. Bu baskıda hem İbn Sina'nın hem de İbn Tufeyl'in Hay Bin Yakzan'ı yer alıyor. Yalnızca bu metinleri değil bu metinler hakkında birer inceleme ve sunuş bölümlerini de içeriyor YKY baskısı. Ayrıca sunulan çeviri pek çok dipnot, bu dipnotlarda anlatılanları daha iyi anlamayı, anlamlandırmayı sağlayacak açıklamalar da yer alıyor. Bu açıdan zengin bir baskı çıkmış ortaya, okuyacak olanlara şimdiden öneririm. Bir de birkaç kişi İnsan Yayınlarından çıkan çeviriyi önermiş, o baskının dilinin daha anlaşılır, daha net olduğunu söylemişler. Bir sonraki okumam da o baskıyı tercih edeceğim, o zaman yine konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşırım mutlaka.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu yıl okuduğum en güzel kitaplardan biri oldu Hay Bin Yakzan. Kitabı yıllar içinde tekrar tekrar okuyacağıma, arada açıp karıştıracağıma, satırları arasında gezineceğime eminim. Yazıldığı dönem göz önüne alınınca daha da takdir ediyor, daha da hayran kalıyor insan. İyi ki diyorum, iyi ki Huneyn Bin İshak Salaman ve Absal'ı çevirmiş, iyi ki onun çevirisi İbn Sina'ya ilham olmuş, iyi ki İbn Tufeyl de bu iki bilginin eserinden etkilenip Hay Bin Yakzan'ı kaleme almış. Türk kültür dünyası bu eserler çok ama çok geç tanışsa da ben daha fazla geç olmadan okuduğum için çok mutluyum. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Gerçekten de, bazen doğru kitapların sizi bulması için doğru anı beklemeniz gerekiyor. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Beni bu kitabı okuyacağım yola sevk eden Amak-ı Hayal olmuştu. O kitapla İslam felsefesine ilgi duymaya başlamış ve başlangıç niteliğindeki İslam Felsefesi Tarihi'ni okumuştum. O kaynaktaki İbn Tufeyl bahsinde de Hay Bin Yakzan kitabından haberdar oldum. Şimdi ise Hay Bin Yakzan üzerine yazılmış, <span style="background-color: #fcff01;">Hay Bin Yakzan'ı Okumak</span> adlı çalışmaya rastladım, onu da okumak istiyorum. Bakalım o kitap beni nerelere sürükleyecek, peşinden götürecek. Kitapların beni yönlendirmesine gerçekten bayılıyorum.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Hem İbn Sina'nın hem de İbn Tufeyl'in Hay Bin Yakzan'ını felsefeye, özel olarak İslam felsefesine, kozmogoniye merak duyan, ilgiyle yaklaşan herkese öneriyorum, bu türleri okuyan-okumak isteyen birinin kaçırmaması ve mutlaka okuması gereken bir eser olduğunun da önemle altını çiziyorum.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjKn9gh-wqF25-zFjBrfQhlrBwEN05gTtRznXpoy7O1Mvgfj7KyXzav7EK0V7amdLcNydgkoXFWiOG_fzjarF4HeBW9e5kShSgEgB9tUmG0hQt177uo8KJKvXyh8PycvZqkf_JN6oqyYsSqeo-xbllfv-7UBhzzPRuY_oO6zOHAzCMorUv5oOg9TOizdw=s70" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjKn9gh-wqF25-zFjBrfQhlrBwEN05gTtRznXpoy7O1Mvgfj7KyXzav7EK0V7amdLcNydgkoXFWiOG_fzjarF4HeBW9e5kShSgEgB9tUmG0hQt177uo8KJKvXyh8PycvZqkf_JN6oqyYsSqeo-xbllfv-7UBhzzPRuY_oO6zOHAzCMorUv5oOg9TOizdw" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Siz Hay Bin Yakzan'ı okudunuz mu?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></div></div><br /><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-36555141758234801472021-12-15T13:40:00.004-08:002021-12-28T03:20:03.725-08:002022 Klasik Kitap Okuma Maratonu | Bu yılın raporu + 2022 okuma planı<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhQebBMV1ZigQsLU8_SBbg_BCNm0uKyh0UMoV5Hrl1ZtJZBJTYLYQ9OS59aQTOe0-3_ET2j63SCPH3djx6LvOrbUoFBwf9eqOlHTFcW8aF6KhnrBIFkmjKaTzEQjyeW-gB_gHi8A2wqmKQapX3D8kWWWaQXRMAEpXAA2y8gMmpg3DE5bF-Mtw_YqOfGZw=s1080" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhQebBMV1ZigQsLU8_SBbg_BCNm0uKyh0UMoV5Hrl1ZtJZBJTYLYQ9OS59aQTOe0-3_ET2j63SCPH3djx6LvOrbUoFBwf9eqOlHTFcW8aF6KhnrBIFkmjKaTzEQjyeW-gB_gHi8A2wqmKQapX3D8kWWWaQXRMAEpXAA2y8gMmpg3DE5bF-Mtw_YqOfGZw=w640-h640" width="640" /></span></a></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"> </div></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Herkese merhaba!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Uzun zamandır bloga eskisi kadar ilgi gösteremiyorum, yazmaya pek vakit bulamıyorum. Instagramda daha aktifim gerçi, oraya yazması daha pratik geliyor artık ama elbette burada yazmanın tadını vermiyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Neyse, efendim. Güzel bir vesileyle geldim. #kom etiketli yazılar görünce çok mutlu oluyorum ve ben burada olmasam da blog arkadaşlarımın bu etiketi, bu etkinliği unutmamış olmaları beni çok sevindiriyor. Yıl sonu yaklaşırken bu yazıları toplamanın vakti geldi diye düşündüm. Öncelikle yapacağım duyuru şu olacak:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="color: #cc0000; font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>BU ETKİNLİK ÇERÇEVESİNDE YAZDIĞINIZ YORUM YAZILARI VARSA BLOGUNUZUN LİNKİNİ BU YAZININ ALTINA YORUM OLARAK BIRAKIN. BEN YAZILARI BULUP BİR ARAYA GETİRECEĞİM, BÖYLECE OKUNAN KLASİKLER DAHA FAZLA KİŞİYE ULAŞABİLİR. </b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Yorumlarınızı bekliyor olacağım. Gelelim ikinci konuya, yani bu yıl bu etkinlik kapsamında benim neler okuduğuma. Bu yıl, çok azının yorumunu bloga yazmakla birlikte toplam on dokuz tane klasik kitap okumuşum. Okuduğum toplam kitap sayısı ise, yıl sonuna kadar okumayı planladıklarımla birlikte, 50 kitap. Yıla başlarken hedeflediğim rakam en az 75 kitap okumak, bunun üçte birinin de klasik kitap olması yönündeydi. 50 kitaplık toplam rakamının içinde 19 klasik kitap fena sayılmaz. Yine de keşke 24 klasik okuyabilseydim diyorum, 12 yerli 12 de yabancı olmak üzere. Bu yıl genel anlamda zor zamanlar geçirdiğim oldu, bu yüzden pek takılmıyorum ve okuduğum her kitap için mutlu olduğumu söylemek istiyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Okuduğum kitaplar ve onlara verdiğim puanlar şu şekilde:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">1- Kış Masalı / Shakespeare 3/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">2- Ömer'in Çocukluğu / Muallim Naci 3/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">3- Buzullar Arasında Bir Kış / Jules Verne 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">4- Dönüşüm / Franz Kafka 5/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">5- Oblomov / Ivan Gonçarov 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">6- Siyah Gözler / Cemil Süleyman 3/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">7- Adolphe / Benjamin Constant 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">8- Amak-ı Hayal / Filibeli Ahmet Hilmi 5/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">9- Ruth / Lou Andreas Salome 1/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">10- Felatun Bey ile Rakım Efendi / Ahmet Mithat Efendi 3/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">11- Ses ve Öfke / William Faulkner 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">12- Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Tasarı / Immanuel Kant 5/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">13- Ütopya / Thomas More 5/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">14- Kırmızı Zambak / Anatole France 3/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">15- Seçme Masallar / Hans Christian Andersen 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">16- Maggie: The Girl of the Streets / Stephen Crane 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">17- Three Impostors / Arthur Machen 4/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">18- A Christmas Carol / Charles Dickens 5/5</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">19- Hay Bin Yakzan / Ibn Sina&Ibn Tufeyl * (Henüz bitirmedim)</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><span>Gelelim bu yılki klasik kitap okuma planıma. Elbette bu yıl da kendime bazı hedefler koydum, bazı okuma planları yaptım. Planımı esnek tuttum, hem klasikler hem de diğer kitaplar için </span>benim bu yılki mottom: <span style="background-color: #fcff01;">Kitaplığında okunmamış kitap kalmasın! </span></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Birkaç yıldır bundan çok yakınıyorum. Kitaplığımda okunmamış bir sürü kitap varken yeni kitap almak beni çok üzüyor. Kitap alışverişi yapmak ruhuma iyi geliyor yalan yok, ama sonrasında, okunmamış kitaplarımı gördükçe vicdan azabı çekiyorum. Bu duruma yavaş yavaş son vermek istiyorum. İnstagramda da kitaplığımdaki okunmamış kitapları azaltmak adına <span style="background-color: #fcff01;">#2022de22kitap</span> etkinliğine katıldım. Kitaplığımda okunmayı bekleyen 22 kitabı seçtim ve paylaştım. Bunların arasına okunmamış bütün klasik kitaplarımı dahil ettim. Listedeki diğer kitaplar bu yazının kapsamı dışında, o yüzden <span style="background-color: #fcff01;">bu yıl mutlaka okumak istediğim 15 klasik</span> şu şekilde:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">1- Öteki / Dostoyevski</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">2- Savaş ve Barış / Tolstoy</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">3- Bir Alkoliğin Anıları / Jack London</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">4- Macera / Jack London</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">5- Büyük Serüven / Jack London</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">6- Güneş Çocuğu / Jack London</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">7- Çocukluğum / Gorki</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">8- Robinson Crusoe</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">9- Karamazov Kardeşler / Dostoyevski</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">10- Suç ve Ceza / Dostoyevski</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">11- Bulantı / Jean Paul Sartre</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">12- Siddharta / Hermann Hesse</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">13- Hyperion / Hölderlin</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">14- Dava / Franz Kafka</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: #ea9999; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">15- Savaş Sanatı / Sun Tzu</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bunların dışında elbette klasik okuyacağım, aklımda birçok klasik kitap var. Fakat bu yıl maratona bir de bizi zorlayacak bir görev koydum. <span style="background-color: #fcff01;">Kitaplığımızda bulunan 3 klasik kitabı okumadan yeni bir klasik kitap satın almayacağız</span>. Başta kolay gibi görünse de bunun çok zor olduğunu yaşarken öğreneceğiz. Bu benim kendime koyduğum sınır elbette, sizler kitaplığınızda okunmayı bekleyen klasik kitap sayısına göre ya da okuma hızınıza göre bu sayıyı kendiniz belirleyebilirsiniz. Bu 3 kitaplık sınırı artırabilir ya da azaltabilirsiniz elbette. Benim en makul bulduğum sayı 3.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Okuduklarımızı yorumlarken yine <span style="background-color: #fcff01;">#kom2022</span> etiketini kullanabiliriz. Bu yıl yazıları daha sık takip etmeye çalışacağım. Yine aylık yazılar yazmayı planlıyorum. 2021'de maratonla pek ilgilenemedim biliyorum ama etiketi kullananıp yorum yazanları gördükçe çok mutlu oldum. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">2022 maratonunun kendimizi ödüllendirdiğimiz bir maraton olmasını istedim. Okudukça yeni kitaplar alırsak hem okunmayı bekleyenleri gücendirmemiş hem de kendimizi ödüllendirmiş, daha çok klasik okumak için motive etmiş oluruz.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b style="background-color: #fcff01;">Bu yıl maratonun yedinci yılı olacak. Yedi benim için özel bir sayı. Bu yüzden yıl sonunda, maraton bitiminde, #kom22 etiketini kullanarak en az 7 yazı yazan arkadaşlar arasında bir çekiliş düzenlemek istiyorum. Ayrıntılar o zaman şekillenir ama ama bunu şimdiden söylüyorum ki bir motive kaynağı olsun aramızda!</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b style="background-color: #fcff01;"><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b style="background-color: white;"><u>Bir kez daha hatırlatmış olayım; eğer bu yıl #kom2021 etiketini kullandığınız yorum yazıları olduysa bana blogunuzun linkini yorum olarak bırakmanız yeterli. Yazıları yıl sonuna doğru bir yazıda birleştireceğim ki hepimiz için ulaşması daha kolay olsun, hepimiz farklı klasiklerin farklı yorumlarına ulaşabilelim.</u></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b style="background-color: #fcff01;"><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Umarım bu yıl da beni yalnız bırakmazsınız. Katılacak olanlardan da yorum bekliyorum. Birbirimizi motive etmeye, heveslendirmeye devam edelim ve bu yıl da müthiş klasikler okuyalım!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Şule ablanın #kom2021 raporunu okumak için aşağıdaki linki ziyaret edin!</span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: white; font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="https://suleuzundere.blogspot.com/2021/12/2021-klasik-kitap-okuma-maratonu-sonucum.html" target="_blank">2021 Klasik Kitap Okuma Maratonu” Sonucum</a><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhf3ZzrTy79CcJy2hlP9OvcqxUGhwhvJl8HYwsa3D3Kozc4nkmRYDodkvFu842_zoPF4txTo-lhoJQ-EzLPFr8FZiPbPEnTrReCtrdClB6TiVOS_IU7Jc5P4pqYgjG_MHQlgA1k1hkOqaja6gHzl1zI-5oUMvHiByGSrg8Tfb3MoxNY1zyINJoCIGmkXg=s70" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhf3ZzrTy79CcJy2hlP9OvcqxUGhwhvJl8HYwsa3D3Kozc4nkmRYDodkvFu842_zoPF4txTo-lhoJQ-EzLPFr8FZiPbPEnTrReCtrdClB6TiVOS_IU7Jc5P4pqYgjG_MHQlgA1k1hkOqaja6gHzl1zI-5oUMvHiByGSrg8Tfb3MoxNY1zyINJoCIGmkXg" width="70" /></a></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-79650121640421820862021-12-08T02:32:00.003-08:002021-12-08T02:32:40.246-08:00Andersen Masalları Üzerine<p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgXCTA_KJSGaVpJ329JqUIWvgIDV_1Tz_kaB5rnAoe_5cnXxpuip7L5HMitw3c2jVWO5yn8gGEr6_f9xxqWl6VxO1-aSMtYjY5pPfkUlxl1zItgiy8pJbenw4iZJpPJP_D9aY1-Z8Rx1Ph_TeUkGuie13-_GSK-MBCAKuVrcgfNq_TQFG0zJiuPzFUX7Q=s1080" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgXCTA_KJSGaVpJ329JqUIWvgIDV_1Tz_kaB5rnAoe_5cnXxpuip7L5HMitw3c2jVWO5yn8gGEr6_f9xxqWl6VxO1-aSMtYjY5pPfkUlxl1zItgiy8pJbenw4iZJpPJP_D9aY1-Z8Rx1Ph_TeUkGuie13-_GSK-MBCAKuVrcgfNq_TQFG0zJiuPzFUX7Q=w640-h640" width="640" /></a></span></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Hans Christian Andersen</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Seçme Masallar</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>İş Bankası Kültür Yayınları</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Çeviren: Murat Alpar</b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Andersen masallarının en ayırt edici özelliğinin içerdikleri hüzün olduğunu duymuştum, Kibritçi Kız masalını daha ilk okuldayken sınıfta okuduğumuz için buna inanmakta hiç güçlük çekmemiştim. Sonra yine duyduğuma göre masalları çocuklardan çok yetişkinlere hitap ediyormuş. Kibritçi Kız örneği bu iddiayı da gayet sağlam bir şekilde destekliyordu. Kısacası bu Seçme Masallar baskısını okurken aklımda bu özellikler vardı, masallardan iki şey bekliyordum: hüzünlendirsin ve tokat gibi vursun. Beklediğimi sonuna kadar aldım, bununla da kalmadım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu iki özellik hemen ilk masallarda gösteriyor kendini ama bence Andersen'i tanımlayan yegâne özellikler bunlar değil. Benim masallarla ilgili en çok hoşuma giden şey tahmin edilemez oluşları oldu. Normalde bir masalı okurken, sözgelimi Pamuk Prensesi ele alalım, neler olacağını az çok tahmin edebiliriz. Iyiler kazanır, kötüler kaybeder, prens prensesi öper, prenses kurtulur ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Andersen masalları bu kadar basit, bu kadar iç rahatlatıcı ve kıskanılası değil. Masal bir yere kadar tahmin edilir şekilde ilerlese de bir noktadan sonra işler hiç beklenmedik hale gelebiliyor ve Andersen okuru birkaç sayfa uzunluğunda bir masalın sonunda dahi şaşırtmayı başarıyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Sevdiğim bir diğer nokta ise Andersen'in dili. Bir makalede masalları sesli okunacaklarını göz önünde bulundurarak yazdığını okumuştum. Elbette ben orijinal dilinden okumadım masalları ama çeviride de oldukça samimi ve akıcı bir dil hâkimdi, umuyorum çevirmen Andersen'in bu kaygısını göz ardı etmeden aktarmıştır onun anlatımını. Bir de alttan alta, ince bir mizah vardı masallarda, onu çeviride de hissetmek mümkündü. Andersen'in melankolik olduğu kadar esprili bir kişiliğini de yansıtıyordu bence masalları. Hele bazı masalların sonlarında sesli güldüm neredeyse. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Masalların yetişkinler için olduğu iddiasının sebebi yalnızca verdiği mesajların çocuklar için fazla ciddi, fazla karmaşık olması, yine politik ve toplumsal göndermelerin çocuklar tarafından anlaşılmasının zor olması değil bence yalnızca. Bunun yanında masalların fazlasıyla rahatsız edici, şiddet içerikli unsurlar barındırması. Ben bile bazı masalları okurken dehşete düştüm, bir çocuk okusa büyük olasılıkla kabus görürdü diye düşündüm. Benim açımdan bu unsurlar hikâyelerin sert gerçekçi tarafını besleyen unsurlardı ve çarpıcı bir etki yaratıyorlardı, dolayısıyla bunların gereksiz ya da abartılı anlatımlar olduğu kanaatinde değilim. Sadece çocuklara uygun olmadıklarını düşünüyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Son olarak metnin çevirisinden biraz bahsetmek (yakınmak) istiyorum. Aynı şeyi Kolera Günlerinde Aşk kitabında da yaşamıştım. Onun çevirmeni başka biriydi tabii (Şadan Karadeniz) fakat iki çeviride de rahatsız olduğum nokta aynı: sözcük seçimleri. Bunu eleştirmek elbette yalnızca çeviri metne bakarak yapılabilecek bir şey değil, o yüzden buna eleştirmek değil de gözlemimi dile getirmek diyelim. Belki de bu sözcükleri, orijinal dilde de marjinal olan sözcükleri karşılamak için kullanmıştır çevirmen bilemeyiz. Neyse, sözün kısası çevirmen hiç duymadığım - affedersiniz Kolera Günlerinde Aşk'da okuduğum - sözcükler kullanmış bu masalları çevirirken. Mesela: tecimen (tüccar), kalıt (miras), çağrılı (davetli), tansık (mucize), tutukevi (zindan/hapishane), işlik (iş yeri), içmeler (kaplıca) vs. Kolera Günlerinde Aşk'da da aynen bu sözcüklere ve daha fazlasına rastlamıştım ama bu okuduklarımız masal olduğu için bu sözcükler daha çok gözüme battı. Yine destratejidir deyip geçerdim ve burada lafını etmezdim belki ama çevirmenin bir masalda tecimen sözcüğünü kullanıp bir diğerinde aynı mesleği icra eden biri için tüccar sözcüğünü kullandığını, bir masalda kalıt derken, diğerinde miras dediğini görünce tek kaşım havaya kalktı. Sanırım bu, öz türkçe kökenli sözcükleri tercih etme gibi bir yaklaşımdan ileri gelen bir durum. Eğer öyleyse, çevirmenin, diğer farsça, osmanlıca sözcükler gibi dilimize girip kültürümüzün bir parçası olmuş "inşallah" ifadesini kullanmayı neden tercih ettiğini anlayamadım. Bu durum bana biraz tutarsız geldi, belirtmeden geçmek istemedim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kolera Günlerinde Aşk yorumumda bu durumdan bahsederken şunları demişim, hala aynı düşüncedeyim: Öz Türkçe takıntısını, emin olmamakla birlikte bunun arkasında bu varmış gibi geliyor bana, gerçekten anlayamıyorum ben. Yani tamam, organizasyon değil örgüt diyelim, informasyon değil bilgi diyelim, komünikasyon değil iletişim diyelim ama davetli gibi bir sözcük varken çağrılı demenin, mirasçı varken kalıtçı demenin, hurafe demek varken boşinan demenin ne manası var Allah aşkına? Yani hepimiz biliyoruz ki dil öyle kesin çizgilerle sınırlandırılabilecek bir şey değil. Dile yerleşen yabancı kelimelerden kurtulalım tamam ama Türkçe dediğimiz dil yüzlerce yıldır farklı kültürlerin, coğrafyaların etkisi altında kalmış ve zenginleştikçe zenginleşmiş bir dil. Uzun süredir kullanılagelen ve artık o dile mal olmuş ifadeleri dışarı atmaya çalışmak bence boş bir çaba. Bunların yerine de öz Türkçe üretilen sözcükler koymak dile yapılan bir emrivaki gibi geliyor bana. Ayrıca dilde öyle zorlama, yapay ve sahte duruyor ki okuyan, duyan kişiyi ister istemez rahatsız ediyor.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Sözün kısası Andersen'in yazdığı masalları keyifle okudum. Okuduğum bu baskıda en sevdiğim masallardan olan Küçük Deniz Kızı ve Parmak Kız Thumbelina yer almıyordu, bu bir nebze üzdü beni. Yine de daha önce hiç okumadığım, duymadığım masalları okumak çok güzeldi. Masal seven herkese öneriyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-24021419231133480662021-11-14T01:18:00.002-08:002021-11-14T01:18:26.540-08:00İzlemeyin: Less Than Evil (218)<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsaiJboWXoG54P-UCw5FEIZBJnZNbTlQbf2QZWrhtaZfFfMEpUzkwqHFa9WPOG7jlvyv82_fDvavMCGFXceWf8tZkEDlpN2aOmMZjXaml71DB2f2gZ9HZP8K0a6Ci2fhvZ9upfz6TGs1pf/s596/Less+Than+Evil+%2528Kdrama+Review+%2526+Summary%2529+%25E2%258B%2586+Global+Granary.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="596" data-original-width="443" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsaiJboWXoG54P-UCw5FEIZBJnZNbTlQbf2QZWrhtaZfFfMEpUzkwqHFa9WPOG7jlvyv82_fDvavMCGFXceWf8tZkEDlpN2aOmMZjXaml71DB2f2gZ9HZP8K0a6Ci2fhvZ9upfz6TGs1pf/s16000/Less+Than+Evil+%2528Kdrama+Review+%2526+Summary%2529+%25E2%258B%2586+Global+Granary.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: x-large;">Less Than Evil</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Özgün Adı: </span><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">나쁜 형사 (Bad Detective)</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Yapım Yılı: 2018-2019</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Bölüm Sayısı: 32 (Bölüm başı 30 dk)</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Tür: Polisiye/Gizem/Aksiyon</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #222222; text-align: left;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">✦</span></span></div><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Diziyi ne kadar beğenmediğimi anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum gerçekten. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Aslında diziden hoşlanmayacağım daha ilk bölümlerden belliydi. Yine de yanlış bir izlenime kapılmışımdır belki diyerek izlemeye devam ettim ama çok geçmeden hislerimde yanılmadığımı anlamıştım. Diziyi tek başıma izliyor olsam büyük olasılıkla yarısına gelmeden bırakırdım izlemeyi, çünkü hayat keyif almadığımız şeyleri izlemeye devam etmek için çok kısa. Ne var ki diziyi anne ve babamla izlediğim için onları yarı yolda bırakmak istemedim. Diziye birlikte sinirlenmek de eğlenceliydi, ne yalan söyleyeyim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Dizi yine, bu tür Kore dizilerinde sıklıkla karşılaştığımız gibi, geçmişte işlenmiş bir cinayetle başlıyor. Bu cinayetle ilgili aydınlanmamış noktalar var, o noktaların üstü kapatılmış vs, hoop 13 yıl sonrasına gidiyoruz. O zamanlar polis memuru olan ajusshimiz şimdi komiser olmuş filan. Birden birilerinin peşinden koşturmaya başlıyoruz. Sürekli bir kovalamaca, kimin kim olduğunu, neyin ne olduğunu kaçırmamak için büyük dikkatle izlememiz gerekiyor diziyi. Benim daha ilk bölümden başım dönmüştü.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Aksiyon, kocalamaca sevenler keyifle izlemiştir belki ama ben suçlunun kim olduğunu bulmak için, bulduk mu, onu yakalamak için yapılan beyin fırtınalarını, entrikalarını, zihinsel oyunlarını izlemeyi daha çok seviyorum. Bu dizide ise bir hareketlilik var sürekli, plan da kuruyorlar işte, sen bunu yap, sen şunu araştır vs, ama sonra suçluyu tuzağa düşürmek için yapılan tüm o plan, oyun ne derseniz, anlamını kaybediyor çünküüü... Bir flashback sahnesiyle o planın suçlu tarafından zaten bir şekilde bilindiği anlatılıyor seyirciye. Şöyle oluyorsunuz ister istemez: Ee biz bu sahneleri niye izledik? </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İzlediğim kaliteli yapımlarda bu durum genelde şöyle kurtarılırdı: suçlu planı biliyor ama onun peşinde olan ekip de onun bu planı bildiği biliyor. BAM! Ya da daha iyisi: suçlu planı biliyor, planı bildiğini polisin bildiğini de biliyor ve bunu kullanarak başka bir oyun döndürüyor. BAM! Sözün özü, bu dizide bir şeyler oldu, bazı planlar kuruldu, oyunlar oynandı ama bunların sonunda suçluyu yakalamaya yönelik herhangi bir ilerleme kaydedilmedi genellikle. Suçlu sıradan bir kovalamaca sonunda yakalandı hep. Haliyle biz de dedik ki, ee beyninizi yormasaydınız da suçlunun birini öldürmeden gönderdiği adrese gidip kovalasaydınız onu direkt.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kısacası dizideki akıl oyunlarını ben çok yüzeysel ve gereksiz buldum. Tümüne bakılınca işleyişe hiçbir etkisi olmayan şeylerdi bunlar, sırf göstermelik yapılan hamlelerdi. Bu da bende, benimle dalga geçiliyor hissi yarattı dizi boyunca. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Diziyle ilgili hoşlanmadığım bir başka şey, dizide süreğen bir merakın, bir gerilimin olmamasıydı. Ekibimiz farklı farklı olayları çözdü dizi boyunca. Bu benimle alakalı bir olumsuz eleştiri, çünkü bu tür dizileri sevmiyorum ben. Yani bana tek bir olay olacak, dizi boyunca da onun gizemi çözülmeye çalışılacak; öyle seviyorum ben. Farklı farklı vakalar olunca dikkatim çabuk dağılıyor, odaklanamıyorum. Bu dizide de geçmişte işlenen o cinayet ve onun arkasındaki bilinmeyenler (ki bence bu da diğer dizilerdeki gizemlere göre epey basit kalıyordu) arka planda işleniyor yavaş yavaş. İşte diyeceğim o ki bu tarz bir işleyiş benim hoşuma gitmiyor. Mentalist diye bir dizi var mesela, yine böyle, onu da bu yüzden izleyememiştim. Aynı nedenden çok canım çekse de Lucifer'ı da bu yüzden izleyemedim. Bu türde sadece Sherlock'u seviyorum sanırım. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Diziyle ilgili sevmediğim çok şey var: mantıksal hatalardan tutun da, ses-görüntü efektlerine kadar. Dizide itici mi itici bir kadın karakter var mesela, her yere giriyor elini kolunu sallaya sallaya, güvenlik görevlisini bırakın binalarda kamera filan da yok sanırım bu dizinin geçtiği evrende. Böyle girdiği binalardan biri de emniyet binası, bayıltıp kaçırdığı kişi de bir komiser. Fakat bir sahneden özellikle bahsetmek istiyorum: suçlu işlediği cinayeti itiraf ediyor, öfkelenen polis ayağa kalkıp odadan çıkmaya yeltenince de diyor ki "daha söyleyeceklerim bitmedi." Polis de diyor ki, hazır mısınız, "Ben duyacağımı duydum." ??? Belki başka cinayetleri itiraf edecek, belki başka önemli ayrıntılar verecek adam? İlk defa bir polisin itiraf etmeye gelmiş bir suçluya bu şekilde trip attığını gördüm. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İyi güldük, aferin. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ama değmez, izlemeyin. Muggle uzaklaşın diyor.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Vaktiniz varsa, <b>Beyond Evil </b>izleyin. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Onun da yorumunu bloga girecektim ama ne kadar beğendiğimi anlatamadım. Bu yazıyı boşa okumuş olmayın, Less Than Evil'dan uzak durup <b>Beyond Evil</b> izleyin, vaktinize değmiş olsun.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" height="56" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s0/il_570xN.945956976_l66h.jpg" width="70" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Siz Less Than Evil'i izlediniz mi?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></div><br /><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-6090491613149423792021-09-20T09:45:00.000-07:002021-09-20T09:45:50.022-07:00Ses ve Öfke / William Faulkner | Kitap Yorumu<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhikxJFtEK9U9SXJsNEPJLrc9DstmuKLbNUo0b5WAIKcokhJzAoaP6UkDDt7rikx-9HBFkvURuX4SA-yrycbB56RKgTfCKX7qdUdlI70S7Q2HQIei5hszlLf82qB_XCzCbL2NdD3h3DXKBh/s778/6e980eb5-7ff6-4bbd-81d4-2644bda4ddc4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="778" data-original-width="500" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhikxJFtEK9U9SXJsNEPJLrc9DstmuKLbNUo0b5WAIKcokhJzAoaP6UkDDt7rikx-9HBFkvURuX4SA-yrycbB56RKgTfCKX7qdUdlI70S7Q2HQIei5hszlLf82qB_XCzCbL2NdD3h3DXKBh/w257-h400/6e980eb5-7ff6-4bbd-81d4-2644bda4ddc4.jpg" width="257" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Ses ve Öfke</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Özgün Adı: The Sound and The Fury</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yazarı: William Faulkner</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Çevirmeni: Rasih Güran</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">Yayım Yılı: 1929</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: large;">★</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">"Savaş alanı insanların delilikleri ve umutsuzluklarını ortaya çıkarır ve zafer felsefecilerle budalaların hayalidir."</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Uzun zamandır yazmıyordum, sonunda üzerine bir şeyler yazmak istediğim bir kitap okudum. Bu kitap hakkındaki düşüncelerimin blogumda olmasını istedim. O kitap William Faulkner'ın Ses ve Öfke isimli eseri.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabı Karanlık Şato kitap kulübümüzün Eylül ayı kitabı olması sebebiyle okudum, okumama kulüp vesile oldu yani. Yoksa ben uzun bir süre daha Faulkner okumazdım sanırım, hiç aklımda yoktu. Ne yalan söyleyeyim, kitaplarını merak ettiğim bir yazar da değildi kendisi. Kulüp sayesinde yeni kalemlerle tanışmayı seviyorum, Faulkner da o kalemlerden biri oldu benim için. İyi ki listemize almışız.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Aslında kitabı okurken kitap hakkında ne düşündüğümü sorsanız az sonra söyleyeceklerimden çok farklı şeyler söylerdim. Hatta soranlara verdiğim cevaplar şu şekilde olmuştu:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"Yirminci sayfadan bildiriyorum, odaklanması benim için çok güç, anlatımdan kaynaklı dikkatim çabuk dağılıyor."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"Bakışlarım donuklaşıyor."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"Bir ara içten içe uyudum."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"Boşluk okuyor gibi hissediyorum."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"Kitap sanki zamanı yutuyor."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i>"En azından uykusuzluğuma iyi geldi."</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><i><br /></i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu yüzeysel yorumlardan da anlaşılacağı üzere Ses ve Öfke okuduğum en zor kitaplardan biriydi, hatta zirvede bile olabilir. Bitirebildiğime bile çok şaşırıyorum fakat bundan daha çok şaşırdığım bir şey varsa o da kitabın son sayfasını okuduktan sonra düşüncelerim yüz seksen derece tersine dönmesi oldu. Bu gerçekten birdenbire oldu ama, beni çok bunalttığı ve okurken çok zorlandığım için bir an önce bitsin duygusuyla okuyordum (öyle sanıyordum), dolayısıyla son sayfayı bitirince rahatlayacağım ve oh be! diyeceğim diye hazırlıyordum kendimi. Oysa tam tersi oldu ve ben kitabı bitirince ağlamaya başladım. Farkında olmadan karakterlere çok bağlandığımı anladım, belki de sebebi onların kafasının içinde olmamdı. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Belki de kitabı okurken hissettiğim o sıkıntı, ilerlemekte zorluk çekmem, bir şeyleri anlamlandırma konusunda sıkıntılar yaşamam gerçekten de karakterlerin kafasının içindekilerin böyle şeyler, böyle duygular, böyle düşünceler olmasıydı. Yani aslında tam da hissetmem gereken şeyleri hissettim ben okurken. Sonuçta bakışlarınızın donuklaşması da üzerinizde bırakılan bir etkinin sonucudur, değil mi?</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İşin romantizmi bir yana, her ne kadar okurken çok zorlansam da kitap beni gerçekten etkiledi. Bunu da ancak kitabı bitirdiğimde anladım, benim için tuhaf bir okuma tecrübesi oldu.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">"Babam bir insan kendi talihsizliklerinin toplamıdır derdi."</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabın kendisine değineyim biraz. Ses ve Öfke bilinçakışı tekniğinin en güzel örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Bu yazarın, karaktelerin düşüncelerini olduğu gibi aktardığı/aktarmaya çalıştığı bir yöntem. Ruh çözümlemesine benzetiyordum ben fakat okuyunca çok farklı olduğunu anladım. Bilinçakışında hiçbir çözümleme söz konusu değil çünkü. Karakterin kafasında ne varsa o.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Dört bölümden oluşan kitapta dört ayrı anlatıcı var: Benjy, Quentin, Jason ve Tanrısal bakışa sahip bir anlatıcı. Kitabın aşılması en zor bölümü olan birinci bölümü Benjy'nin bakış açısından anlatılıyor. Benjy'nin anlatımı "çok özel", çünkü kendisi de özel bir insan. Zihni farklı çalışıyor ve bu yüzden de anlatımı gerçekten çok sıra-dışı. Ne okuduğumu çözmem için bir otuz sayfa kadar ilerlemem gerekti. Kısaca açıklamam gerekirse; Benjy olanları anlatırken bir şey duyuyor, bir şey görüyor, bir şeyin kokusunu alıyor ve birden bulunduğu zaman ve mekandan kopup başka bir şey hatırlıyor, onu anlatmaya başlıyor. Okuyucu olarak ben de onun hatırasına sürükleniyorum, hatta adeta savruluyorum da denebilir. O kadar ani ve keskin bir geçiş ki bu allak bullak olmamak elde değil. Elbette bir süre sonra alışıyorsunuz, en azından ne olduğunu anlamış oluyorsunuz, "haa, şimdi başka bir şey hatırladı, onu anlatıyor," diyorsunuz ama anladığınız tek şey bu oluyor :)</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster;"><span style="background-color: white; color: #3d85c6; font-size: x-large;">"Caddy ağaçlar gibi kokuyordu."</span></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><i style="background-color: #a2c4c9;"><br /></i></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">İlk bölümden sonraki bölümler bir nebze daha anlaşılır ilerliyor fakat yine bilinç akışı yöntemi kullanıldığından anlatılanların başı-sonu yokmuş gibi geliyor okura. Ki aslında tek bir bölüm için değil kitabın geneli için bu yorumu yapabiliriz. İlk sayfadan son sayfaya düzlemsel bir anlatım söz konusu değil asla. Hiç bilmediğiniz bir zamana, hiç gitmediğiniz bir ülkeye, hiç tanımadığınız insanların arasına öylece bırakıldığınızı düşünün. Tamam, insanlar sizin dilinizde konuşuyor ama neler olduğunu size başından sonuna, neden-sonuç ilişkisiyle anlatan biri yok. Her şeyi siz, konuşmalardan ve tanık olduğunuz - tanık olabildiğiniz - olaylardan anlamak zorundasınız. Ses ve Öfke'yi okumak bende aynen bu hissi uyandırdı. O yabancılık hissini üstümden asla atamadım ama dediğim gibi bir taraftan da farkında olmadan karakterleri, yaşananları benimsemişim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kısacası Faulkner size bir şey vermiyor, kesitler sunup sizin bunlardan bir şeyler anlamanızı istiyor; parçaları birleştirip anlamlı bir bütün çıkarmasını bekliyor okurdan. Bu da büyük bir çaba gerektiriyor ama önümüzde kopuk kesitler olduğu için odaklanmak da öyle kolay olmuyor. Çok çetrefilli bir kitap, Ses ve Öfke. İki yüz küsur sayfalık bir bilmece gibi adeta, bir bilinmezlik var. Polisiye-gizem romanlarındaki gibi bir bilinmezlik de değil bu, karakterler her şeyi biliyor çünkü, siz onları duyarak, izleyerek meseleyi anlamaya çalışıyorsunuz ama sır vermek istemiyor da gibiler. Bir de polisiye-gizem kurgularında olayı anlamaya çabalamanız da gerekmez aslında çünkü en sonunda nasılsa her şey çözüme, açıklığa kavuşacaktır. Ses ve Öfke'de ortaya çıkan, hele hele çözülen hiçbir şey yok. Kitaba bakınca hala koca bir yumak görüyorum, pes edip çözmeden elimden bıraktığım bir yumak gibi Ses ve Öfke. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">"Yağmur yağarsa ne yapacaksın?"</span></p><p style="text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">"Islanırım," dedi Frony. "Şimdiye kadar kim yağmuru durdurabilmiş ki?"</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabın çevirmeni Rasih Güran ilk sayfaya şu notu düşmüş: "Çeviride metnin orijinalindeki yazım özelliklerine sadık kalınmıştır."</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Çevirmen farkında yani, kesin birileri çıkıp bu ne biçim çeviri der diye bu notu düşme gereği hissetmiş. Ve bu notu düşmesine rağmen yine de bu eleştiriyi almış, iyi mi!</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabın nasıl bir karakteri olduğundan bahsettim, durum böyleyken karakterinden dolayı okumakta zorlanan bazı okurlar bunu çeviriye mal etmişler. Bana sorarsanız sorun çeviride değil aslında, sorun gerçekten de düşünce yapısının farklılığında bu sefer. Karakterlerin kafasının içindeyiz demiştim ya, ee işte bu karakterler farklı bir dilde, farklı bir "kafa yapısıyla" düşünüyor ki bunu zaten olduğu çeviriye dökmek bence çok zor. Mükemmel çeviri anlayışınız her nasılsa, bu kitap o şekilde çevrilseydi yine Faulkner'ı yansıtmazdı ki (bence). Çevirmenin yazarın tarzını, uslübunu yansıtmak için elinden geleni yaptığını düşünüyorum ben. Kısacası kitabı anlamamamızın sebebi çevirmen ve çeviri değil, üzgünüm ama Faulkner'ın ta kendisi.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu arada kitabı okumak bu kadar zorken çevirmenin neler yaşadığını tahmin dahi edemiyorum. Büyük bir emek olduğu ise zaten ortada. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Kitabın birkaç film uyarlaması da var sanırım, benim ilgimi yönetmenliğini James Franco'nun yaptığı, aynı zamanda Benjy karakterini de oynadığı film çekti. En kısa zamanda izlemek için can atıyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Toparlamam gerekirse, kitabın sanatsal değerini sonuna kadar takdir edebiliyorum fakat ben okurken öyle aman aman bir tat almadım, dediğim gibi üzerimdeki tesiri kitabı bitirince ortaya çıktı. Okurken bu tarzın bana göre olmadığını düşündüm ki şimdi de aynı teknikle yazılmış bir kitabı önüme koysalar "Teşekkürler, almayayım," derim. Buna rağmen Ses ve Öfke'yi bir daha okumak istiyorum, hatta içimde ikinci okuyuşumda daha çok keyif alacağıma dair güçlü bir his var.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="color: #3d85c6; font-family: Lobster; font-size: x-large;">"...Babam saatler zamanı öldürürler demişti. Zaman demişti küçük çarkların tik taklarından oluşup kaldıkça ölmüş demektir; ancak saatler durursa zaman canlanır." </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s16000/il_570xN.945956976_l66h.jpg" /></a></div><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Siz Ses ve Öfke'yi okudunuz mu?</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Hakkında neler düşünüyorsunuz?</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-651599580252620276.post-69447952449380755982021-05-06T15:18:00.002-07:002021-05-06T15:18:42.955-07:00Aylık Rapor / Nisan 2021<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD_D9lr9osHvStRgenLItnNdF0oZ6xB5lRagbPXgvq4s01k4s8rQwD3GykRp1hh0YGL8-cU1gp7Dlqam26OcDTbuhLuviTJJ493uG7A-ElqzIRsuaphcL5_CQQcEx9gl3RFTzs2Dhg7VRb/s471/N%25C4%25B0SAN+KAPAK.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="471" data-original-width="468" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD_D9lr9osHvStRgenLItnNdF0oZ6xB5lRagbPXgvq4s01k4s8rQwD3GykRp1hh0YGL8-cU1gp7Dlqam26OcDTbuhLuviTJJ493uG7A-ElqzIRsuaphcL5_CQQcEx9gl3RFTzs2Dhg7VRb/s16000/N%25C4%25B0SAN+KAPAK.PNG" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Herkese merhaba! Ramazanın bitmesine az kalmış olsa da, hayırlı ramazanlar! Umarım herkesin ramazan ayı dilediği gibi, hayırlı bir şekilde geçmiştir. Allah nice güzel, sağlıklı, huzurlu ramazan ayları görmeyi nasip etsin...</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Geçen seneden beri pandemi yüzünden her günümüz aynı geçiyor. En azından evden çıkmama konusunda duyarlı olanlarımız için bu böyledir eminim. Bu yüzden Ramazan'ın gelişi daha büyük bir heyecan yarattı bu iki yıl bende. Monotonlaşan hayatımda ihtiyacım olan değişikliği ramazan ayıyla yaşıyorum ya, işte bu da beni mutlu ediyor. Yine pandemi yüzünden ramazanı, bayramı da doyasıya yaşayamıyoruz gerçi. Olsun, buna da şükür diyorum - Allah sağlımızdan etmesin. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Ramazanın hemen ilk günlerinde spor salonları kapandı, biliyorsunuz. Aslında doğru bir karar, hatta bu kadar süre açık kalmış olması bile yanlıştı belki de. Ben ve kardeşim büyük risk alıp gidiyorduk. Spora ara vermek zorunda kaldık bu sürede. Ben evde spor yapamıyorum, bu yüzden yeniden başladığımda hamlamış olacağım büyük ihtimalle. Verdiğim kiloları almış olmaktan da korkuyorum ama Allahtan en son kontrol ettiğimde bir değişiklik yoktu. Bakalım..</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Nisan genel olarak spor yapamadığım, ondan uzak olunca da devamlı yeni tatlı tarifleri denediğim, nispeten istediğim kadar okuyabildiğim, çokça şey izlediğim bir ay oldu. Hemen ayrıntılara geçiyorum...</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: medium;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/qHswc47rQZM" width="320" youtube-src-id="qHswc47rQZM"></iframe></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><p></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u>Ne Okudum?</u></b></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*İki Kule / J.R.R. Tolkien</b></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Sapık / Robert Block</b></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Kum Adam / E.T.A. Hoffmann</b></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Küçük Ama Büyük Yalanlar / Liane Montgomery</b></span></p><p><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;"><b>*Amak-ı Hayal / Filibeli Ahmet Hilmi</b></span></p><p><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;">En sevdiğim elbette İki Kule. İkinci kez okuyor olsam da asla sıkılmadım, ilk seferkinden daha büyük bir keyifle okudum hatta. Böyle olacağını beklemediğim için de ilginç bir deneyim oldu benim için. Eminim bir sonraki okuyuşumda da çok seveceğim. Amak-ı Hayal beni ziyadesiyle şaşırtan bir eser oldu, bu kadar beğeneceğimi hiç tahmin etmiyordum, mükemmeldi. Felsefi alt yapısı olan hikayeler okumayı seviyorsanız, hele ki tasavvuf felsefesi (böyle mi deniyor emin değilim ama) seviyorsanız KESİNLİKLE OKUMALISINIZ.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;">Sapık, aynı isimli film ve Bates Motel isimli dizi uyarlamasını çok çok sevdiğim bir eser. Bu uyarlamaları bilmeden okusaydım, yani hikayeyi ilk kez okuyor olsaydım kesinlikle daha fazla keyif alırdım. Bu haliyle bile sıkmadı beni, akıcıydı da. Sadece şaşırtmadı doğal olarak. Fena değildi, diyebilirim.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: large;">Ayın en büyük hayal kırıklıkları: Kum Adam ve Küçük Ama Büyük Yalanlar. Kum Adam'dan etkilenmeyi bekliyordum fakat hem hikayenin anlatımını beğenmedim hem de hikaye yüzeysel kalmış gibi geldi bana. Küçük Ama Büyük Yalanlar'ın türü gizem/gerilim ama ne gizem var ne gerilim bana sorarsanız. Gizem yok çünkü bence her şey çok bariz, fazlasıyla tahmin edilebilir, gerilim yok çünkü... GERİLİM YOK. İkisini de bana sorana önermem. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><br /></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u>Ne İzledim?</u></b></span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u><br /></u></b></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Ma (2019) : </b>O kadar saçmaydı ki... Hani bazen arkadaşlar arasında sırf gülmek için saçmalarsınız ya... Filmde emeği geçen herkes bunu yapmış sanki... Vakit kaybı.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Rabbit Proof Fence (2002): </b>Müthiş bir filmdi, çok duygusaldı. Mutlaka izleyin.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Ich Seh Ich Seh (2014): </b>Rahatsız edici filmler hoşunuza gidiyorsa, izleyin.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Nuh Tepesi (2019): </b>Sonunun farklı olmasını isterdim ama genel olarak keyifle izledim. </span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*What's Your Number (2011): </b>Can sıkıntısından açıp öylesine bakmıştım bu filme, sonunu ya getirmedim ya da hatırlamıyorum. Klişelerle doluydu ama can sıkıntısında iyi gidiyor.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*The Psysician (2013): </b>Oryantalist unsurlarla dolup taşan bir film, fazla katlanamadım, sonunu getiremedim. </span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Capernaum (2018): </b>Bu ay izlediğim EN GÜZEL film. Ayrıca yorumlamak istedim ama etkisinden uzun süre çıkamadım, bir şeyler yazmaya çalışınca da hakkını verememek endişesiyle geri durdum. KESİNLİKLE İZLEYİN.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*The Big Bang Theory: </b>Sekizinci sezonu izledim. Hala çok seviyorum.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Shingeki no Kyojin: </b>Şu sıralar herkes izliyor. Herkesin sonunda keşfetmiş olmasına seviniyorum tabii ama her yerde spoiler görmekten çok sıkıldım. Ben tüm dizileri sezonları tamamlanınca izliyorum malum. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Neyse, canım Shingeki no Kyojin'e en baştan başladım. Neden mi? Neden olmasın :D</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Train (2020): </b>Son yıllarda en sevdiğim tür olan polisiye/gizem/gerilim türünden izlemiyordum hiç neredeyse. Bu diziyle dönüş yapmış olduk ailece. Yorumunu <a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2021/04/dizi-onerisi-train-2020.html" target="_blank">şuradan</a> okuyabilirsiniz.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>*Times (2021): </b>Train kadar beğenmesek de bunu da keyifle izledim. Aynı türde, aynı tat da (neredeyse). Yorumu gelecek.</span></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: medium;"><br /></span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/cJN1cJ_Dtro" width="320" youtube-src-id="cJN1cJ_Dtro"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u>Ne Yazdım?</u></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u><br /></u></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><u><a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2021/04/aylk-rapor-ocak-2021.html" target="_blank">*Aylık Rapor | Ocak 2021</a><br /></u></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2021/04/aylk-rapor-subat-2021.html" target="_blank">*Aylık Rapor | Şubat 2021</a><br /></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2021/04/aylk-rapor-mart-2021.html" target="_blank">*Aylık Rapor | Mart 2021</a><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2020/06/muggle-kumbaras-2-ask-ve-obur-cinler-ve.html" target="_blank"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">*Ne Var Ne Yok / Nisan 2021 | hiçbir şey ve diğer her şey</span></a><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b><br /></b></span></div><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><a href="http://okuyanmuggle.blogspot.com/2021/04/dizi-onerisi-train-2020.html" target="_blank">*Dizi Önerisi : Train (2020)</a></span><p></p><p><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></p><p></p><div style="text-align: center;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: x-large;"><b><u>Ne Dinledim?</u></b></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: "Josefin Sans"; font-size: x-large;"><b><u><br /></u></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans";"><span style="font-size: large;">Spor olmayınca haliyle sporda dinlediğim motive edici, hoplak, oynak şarkıları dinlemedim bu ay. Daha çok gerçekten hoşuma giden, ruhumu doyuran şeyler dinledim. Niye bilmiyorum, belki ramazan ruhundandır, Arapça/Farsça şarkılar dinlemek istedi hep canım. Bizim toprakların sanatı, edebiyatı olsun, müziği olsun, beni gerçekten mest ediyor. </span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Josefin Sans";"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: "Josefin Sans";">En çok <b>A</b></span><span style="text-align: left;"><span style="font-family: Josefin Sans;"><b>l bint el Shalabiya</b>'nın yukarıda paylaştığım yorumunu ve bir de sözleri olmayan Beirut Oriental Ensemble'in enstrümental performansını dinledim. İkincisini dinlemenizi özellikle öneriyorum, çünkü müthiş, hatta bağımlı ediyor kendine. Sonra <b>Rachid Taha'dan Ya Rayah</b> şarkısını çok sık dinledim ve dinlerken yerimde duramadım çoğu zaman. <b>Abdel Kader</b>'i bunun arkasına dinlemesem olmazdı tabii :D Ben şarkının Türkçe uyarlamasını da çok seviyorum bu arada, hani Süheyl Behzat kardeşlerin söylediği. </span></span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="text-align: left;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></span></div><div style="text-align: center;"><span style="text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/uUDKfK3R42Q" width="320" youtube-src-id="uUDKfK3R42Q"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Anlıyor musun ne dediğini şarkıların derseniz, anlamıyorum ne yazık ki, Arapça bilmiyorum. Ama hissediyorum desem inanır mısınız? </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Idir'i bilir misiniz? Müthiş şarkıları var ama insan her zaman dinleyemiyor. Neden bilmiyorum bu şarkılar bana hayatın geçiciliğini, ölümün yakınlığını hatırlatıyor hep. Bu yüzden dinlemek için doğru zamanları bekliyorum. <b>A Vava Inouva</b>, <b>Adrar Inu</b>, <b>Muqley</b> dinledim en çok. Ama çok da değil, biraz dozunu kaçırınca depresyona sokar çünkü bunlar insanı.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><b>Shirin</b>'i dinledim, bu şarkıya eşlik edememek beni delirtiyor :D Çok güzel, dinlemelere doyamıyor insan. Bunun yanında Spotify'da <b>Persian Essentials</b> diye bir oynatma listesi var, bunu açıp rastgele şarkılar dinledim hep. Bu tarafların müziğini seviyorsanız bir bakın derim.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Cor1ew7uQ9A" width="320" youtube-src-id="Cor1ew7uQ9A"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;">-Şu performansa bakıın!</span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><u>Sırada Ne Var?</u></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><u><br /></u></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bu ay okumak istediklerim arasında Lou Andreas Salome'den <b>Ruth</b>, meşhur klasikler <b>Robinson Crusoe</b> ve <b>İki Şehrin Hikayesi</b> var. Klasik maratonumu geriden takip ediyorum, yılın son aylarında yakalarım planımı diye düşünüyorum. Ruth'a çoktan başladım, anlatımı çok güzel, Ruth da ziyadesiyle ilginç bir karakter. Bakalım sonunda beğenecek miyim...</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bunlar dışında aslında Tolkien maratonuma devam edip Silmarillion okumam gerekiyor ama tezim için metin incelemesi yapmam lazım artık. Bunun için de bol bol <b>Kant'ın eserlerinden</b> okuyacağım. Bu ay sonu raporunda Kant'ın birden çok eserini görebiliriz. Silmarillion öbür aya sarkacak gibi duruyor.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;">Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine <b>Fleabag</b>'e başladım. Ay boyunca onu izlerim, zaten bölümleri kısacık, iyi gidiyor. <b>Big Bang</b>'e devam. Bunun yanında yeni bir Kore dizisine de başladık, devam edecek miyiz belli değil, o yüzden adını zikretmiyorum.<b> Kairos</b> çok güzeldi, onun ardından boşluğa da düşebiliriz, belli olmaz. <b>Shingeki no Kyojin</b>'e de devam tabii. Haa bir de sahur dizimiz <b>Yabancı Damat </b>var :D Yabancı Damat'ı yayınlanırken izlemiştik zaten, ben küçüktüm tabii. Sonra iki-üç yıl önce bir daha izledik, yani sanıyorum bu üçüncü izleyişimiz ama hala gülüyoruz, keyifle izliyoruz. <b>Erdal Özyağcılar, Sumru Yavrucuk</b>... Mükemmeller, tek kelimeyle! Ramazan bitse de ona da devam ederiz herhalde.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: Josefin Sans; font-size: large;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s70/il_570xN.945956976_l66h.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="56" data-original-width="70" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzXnYMoZ8HB8SdGy3Duib-QtJ15XuJ08IC4CZ4NyubKH913NTP08_3fsqZz9oWi7O_drT92jrcEKCxUIaV0WW2dP9FIizSfKA9SO3PkoP1nM6OOkY381gpea3g-ni2Pw-A3IyPJeV2-UJ_/s16000/il_570xN.945956976_l66h.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Siz bu ay neler yaptınız?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Neler okuyup neler izlediniz?</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Lobster; font-size: large;">Benimle paylaşın!</span></div></div></div></span></div><p></p>Gözde Türkerhttp://www.blogger.com/profile/02550288922151485884noreply@blogger.com1