Perdeler Çekilmiş



Günün en nefret edilesi saatleri.
Güneş battı batacak.
Ufuk insanın içini sıkan bir renge bürünmüş.
Sokaklarda bir an önce evlerine varmak isteyen, aceleci adımlarla yürüyen insanlar.
Kimse, kimsenin umurunda değil.
Özellikle kötü bir gün geçirmedin ama yine de solukların boğuyor sanki seni, bir şey olacak belli. 
İçindeki sıkıntıdan, oturup ağlamak isteğinden belli.

Sokağın başında anlıyorsun daha, ölüm var havada. Geri dönmek istiyorsun ama ilerlemeye devam ediyorsun, eve ulaşmak istiyorsun çünkü. Ayakların kendi kendine hareket ediyor, adımlarını isteyerek atmıyorsun aslında. İlerledikçe göğsün daralıyor, nefeslerin sıklaşıyor; ama devam ediyorsun. Eve bir varsan..

Karşıdan gelen kadının doğrudan sana baktığını görüyorsun, bir şey söyleyecek ama yeterince yaklaşmayı bekliyor. Sabredemeyip koşar adım geliyor yanına, kolunu yakalıyor. Sana hemen eve gitmeni, dışarıda kalmamanı söylüyor. Çabuk ol, diyor. Çabuk.

Ne olduğunu sormana kalmadan terliklerini şaplata şaplata koşarak uzaklaşıyor kadın. 
Bir şey olacak belli.

Bu sefer adımlarına hakim olup hızlanıyorsun. Kalbin canını yakacak kadar hızlı atsa da, bacakların seni taşıyamayacak kadar titrese de eve varmak zorunda olduğunu bilmek, sana devam etme iradesini veriyor.

Evine girmeni biri daha söylüyor ama kim olduğuna bakmadan koşmaya başlıyorsun.

Alışkanlıktan karşı evdeki kızlara selam vermek için kapınızın önünde durup oraya bakıyorsun başını kaldırıp. Bütün perdeler çekilmiş, ev sessiz, karanlık, soğuk.
Her zaman balkonda oturup gelene geçene laf atan neşeli komşu kızları nerede?

Gir içeri, diye bağırıyor annen evinizin penceresinden. Sesini alçak tutmaya çalışıyor, biri duyacak diye korkuyor mu ne?
Eve girerken gözlerin hala boş balkonda, perdeleri çekilmiş pencerelerde. Annen seni kolundan tuttuğu gibi içeri çekiveriyor.
Kimse kalmadı dışarlarda, diyor annen, anlatmaya başlıyor. Komşunun kızları kötü bir şey yapmış. Öyle söylüyor annen, çok kötü bir şey. Ama anlamıyorsun, ne diye soruyorsun. 

Oğlanlarla konuşuyorlarmış. Aşıklarmış. Kaçıp evleneceklermiş. Hem de babalarının vermediği oğlanlarla.
Hala anlamıyorsun.
Bir şey olacak belli, diyor annen. 

Komşunun kızları oğlanlarla görüşürken yakalanmış. Bakkal söylemiş babalarına. Kızların oğlanlarla görüşüyor demiş. Köyden amcalar, akrabalar gelmiş. Evde konuşuyorlarmış.

Hala anlamıyorsun. 
Niye herkesin evinde olması gerektiğini. Niye herkesin perdelerini çekmesi gerektiğini. Niye annenin alçak sesle konuştuğunu, niye kimsenin onu duymasını istemediğini.

Sonra bir sesle sıçrıyorsun yerinde. Bir ses, daha önce sadece televizyonda duyduğun bir ses. Tak! Bir kere daha. Bu kez sanki kulaklarında çınlıyor ses, içinde yankılanıyor. Dışarıdan geliyor, anlamak için pencereye koşuyorsun. Annen durduruyor, telaşlı. 

Elini göğsüne koymuş, eyvah diyor. Eyvah, kıydılar yavrulara.

Dışarıya baksan da anlamıyorsun. 
Sokak ıssız, kimse yok. 
Bütün perdeler çekilmiş.  
...

Bu yazdıklarım, gerçekten olmuş, annem bana anlattığından beri aklımdan çıkmayan; hatırladıkça tüylerimi diken diken eden bir olaydan esinlenilmiştir.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Ne güzel yazmışsın gerçekten. Çok akıcı ve sonunun gelmesini beklemiyorsun hatta devam etsin istiyorsun. Bence yaşanılan olay daha fazla ilginç olabilirdi diye de düşünmedim değil. Okuyan Muggle olduğun yazı yazmandan belli :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yaşanmış bir olay aslında, ilginçliği, daha doğrusu absurtlugu buradan kaynaklanıyor. Annem anlattığından beri aklımdan cıkmıyordu... Cok tesekkur ederim, yorumun cok mutlu etti beni :')

      Sil